Büyük günah işleyenin durumu hakkındaki tartışmalar İslam’ın ilk dönemlerine kadar götürülebilmektedir. Hz. Osman dönemindeki olaylarla ilintili bir biçimde gelişen Cemel ve Sıffin savaşları bu konunun perçinleşerek tartışılmasına neden olmuştur. Nasslardaki ifadelerin te’vile müsait olması ve sahâbîlerin günah olmasına rağmen bu savaşlara katılması bu konunun giriftleşmesine neden olmuştur. Dolayısıyla ilk itikadî mezhepler ortaya çıkmış ve her mezhep kendi öğretisini geliştirmiştir. Hâricîlik, tahkim hadisesine karşı tepkisel bir dönüt ile ortaya çıkarak büyük günah işleyenin niteliğini tartışan ilk mezhep olmuştur. Hâricîler, büyük günah işleyen herkesi tekfir ederek amel ile iman arasında doğrusal bir bütünlük sergilemişlerdir. Hicrî ikinci asrın başlarında teşekkül eden Mu’tezile mezhebinin de kuruluş süreci mürtekib-i kebîrenin konumu ile ilgili tartışmalara dayanmaktadır. el-Menzile beyne’l-menzileteyn nazariyesi ile birlikte büyük günah işleyeni fâsık ve fâcir mümin olarak değerlendirerek dünyada mümin âhirette azap ile cezalandırılma fikrini ortaya atmışlardır. Mâtürîdî, büyük günah işleyeni mümin olarak kabul etmektedir. Bu iki mezhebin görüşlerini delilleriyle inceleyerek çeşitli yönlerden eleştirilerde bulunmuştur. Bu makalede Mâtürîdi’nin temel eleştirileri, âyet ve hadislerin yorumlanmasındaki ayrışma noktaları ve diğer mezheplere yönelttiği peygamberlerin hayatı ve şefaat gibi konuların nasıl çıkmaz noktaya dönüştüğü üzerinden mürtekib-i kebîre meselesi ele alınmıştır. Mâtürîdî’nin düşüncesinde mürtekib-i kebîrenin mümin olmasının delilleri üzerinde durulmuş ve zihin dünyasında diğer mezheplerin nasıl konumlandığı ve nerede hata ettikleri Mâtürîdî’nin bakış açısıyla ifade edilmiştir.
يمكن إرجاع النقاشات حول مكانة المرتكب الكبيرة إلى الأيام الأولى للإسلام. تسببت حروب جمل وسفين ، التي تطورت في سياق أحداث فترة عثمان . حقيقة أن التعبيرات في النصوص مناسبة للتأويل ، وكون الصحابة شاركوا في هذه الحروب على الرغم من كونها معصية ، تسبب في تعقيد هذا الموضوع. لذلك ظهرت الطوائف الأولى وطوّرت كل طائفة مذهبها الخاص. كان الخوارج هو الطائفة الأولى التي تناقش طبيعة الشخص الذي ارتكب خطيئة كبرى ، مع ردود فعل رجعية ضد حادثة التحكيم. أظهر الخوارج استقامة خطية بين الأفعال والإيمان بتكفير كل من يرتكب من كبائر الذنوب. تستند عملية تأسيس طائفة المعتزلة ، التي تشكلت في بداية القرن الثاني الهجري ، إلى المناقشات حول موقف المرتب الكبير. إلى جانب نظرية المنزيل بين المنزيلتين ، قيموا من ارتكب من كبائر الذنوب بأنه عاص ومؤمن منحرف ، وطرحوا فكرة معاقبة المؤمن بالعذاب في الآخرة. يعتبر ماتوريدي أن الشخص الذي يرتكب خطيئة كبرى هو المؤمن. وبعد أن درس آراء هاتين الطائفتين مع أدلتهما انتقدهما من نواحٍ مختلفة. في هذا المقال ، تتم مناقشة موضوع مرتقب كبير من خلال الانتقادات الرئيسية للمطرودي ، ونقاط الاختلاف في تفسير الآيات والأحاديث ، وكيفية قضايا مثل حياة الأنبياء والشفاعة التي وجهها للطوائف الأخرى. تحولت إلى طريق مسدود. تم التأكيد على البراهين على إيمان المؤمن بفكر المطرودي وكيف تم وضع الطوائف الأخرى في العالم العقلي وحيث ارتكبوا أخطاء تم التعبير عنها من وجهة نظر ماتوريدي.
Discussions about the status of the great sinner can be traced back to the early days of Islam. Hz. The wars of Cemel and Sıffin, which developed in connection with the events in the Osman period, caused this issue to be discussed and riveted. The fact that the expressions in the nass are suitable for ta'wil and the fact that the Companions participated in these wars despite being a sin caused this issue to be complicated. Therefore, the first religious sects emerged and each sect developed its own doctrine. Kharijism was the first sect to discuss the nature of the person who committed a major sin, with a reactionary feedback against the arbitration incident. Kharijites demonstrated a linear integrity between deeds and faith by making takfir of everyone who commits a major sin. The establishment process of the Mu'tazila sect, which was formed at the beginning of the second century Hijri, is based on the discussions about the position of the murteb-i kabir. Along with the theory of al-Menzile beyne'l-menziletayn, they evaluated the person who committed a major sin as a sinner and a perverted believer, and put forward the idea of punishing the believer with torment in the hereafter. Maturidi considers the one who commits a major sin to be a believer. Examining the views of these two sects with their evidence, he criticized them from various aspects. In this article, the issue of murtakib-i kabir is discussed through the main criticisms of Mâturîdi, the points of separation in the interpretation of verses and hadiths, and how the issues such as the life of the prophets and intercession that he directed to other sects turned into a dead end. The proofs of the believer's being a believer in Mâturîdî's thought were emphasized and how the other sects were positioned in the mental world and where they made mistakes were expressed from Mâturîdî's point of view.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2021 |
Gönderilme Tarihi | 28 Kasım 2021 |
Kabul Tarihi | 30 Aralık 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 6 Sayı: 2 |