Türk Mûsikîsi’nin kaynakları genel olarak; güfte mecmuâları, edvârlar, mûsikî risâleleri, cönk, dîvân ve ayrıca sûrnâme, rûznâme, seyahâtnâme, hâtırât, mektup, muhtelif resmî yazışmalardır.
Bununla birlikte din, tarih, edebiyat, tıp, coğrafya, tıp gibi ilimlere âit kaynaklarda da mûsikîyle ilgili bilgilere rastlanabileceği gibi bu kaynaklardan belli ölçülerde yararlanmak mümkündür.
Nitekim birinin dîvânının daha sonraki bir şâir tarafından aynen yazılması, hatta satır aralarına kendi şiirlerini veya çeşitli mâlûmâtı kaydetmesi, eski dönemlerin yazım imkânlarıyla ilgili olarak bir zorunluluğun tezâhürüdür. Kağıt ve mürekkep bulmanın belli teknik ve ekonomik sınırlara tâbi olduğu dönemlerde bir şâir, edip veya muharrir eline geçen herhangi bir defter, kağıt ve mürekkeple çeşitli mâlûmâtı kaydetmekteydi. Bu bakımdan bir kaynağın geneli belli bir şahsa âitken bir parçası veya içerisinde herhangi bir yerde bulunan birtakım yazılar başka birisi tarafından kaydedilmiş olabilirdi. Bu gibi tespitleri, şâyet eser üzerinde isim belirtilmemiş ise mürekkep rengi, yazı tipi, yazı niteliği ve yazının konusu gibi noktalar yardımıyla açığa çıkarmak mümkündür. İsim olması durumunda ise bu kaynağı kullanan kişiler hakkında bilgi edinilmesi önemli olmaktadır. Çünkü bu bilgiler, gerek kaynağın değerinin tespiti gerekse tarihlendirilmesi açısından önemlidir.
Türk Mûsikîsi kaynakları üzerinde çeşitli tespit, tahlil ve değerlendirilmeler yapmak belli bir bilgi ve tecrübe gerektirdiği gibi bir derecede bilimsel kültür ve açık görüşlülükle de ilgilidir. Elbette burada titiz ve sistematik çalışma esastır.
El yazması eserler üzerinde yapılan çalışmaların müzikoloji metodoloji çerçevesinde yapılması gerekliliğinin yanında 1928 Harf Devrimi’nden önce yazılmış kaynakların Osmanlı Türkçesi olması, bu yazı disiplininin tüm çeşitlerine, literatür bilgisine ve paleografik kültüre sahip olmayı temel koşul hâline getirmektedir.
Osmanlı Türkçesi’yle yazılı bulunan mûsikî tarihi müdevvenâtının çevrilmesi bir yana günümüz insanının diline ve istifâdesine uygun, sistematik bir şekilde sadeleştirilmesi ve tasnif edilmesi esas önemi hâiz iştir. Öyle ki birçok ifâdenin doğru çevrilmesi, sadeleştirilmesi, hatta doğru tasnîfi bilimsel bir tecrübe ve kültür gerektirir. Bu, birçok yayında rastlanan yanlış beyânlardan, yaklaşım hatalarından ve metodsuz yapıdan anlaşılmaktadır.
Türk Mûsikîsi Tarihi kaynaklarının başlıcasını ifâde eden ve mûsikî teorisi bilgisi veren edvârların incelenmesi de bu itibarla husûsî bir ehemmiyet arz etmektedir. Eserin sayfalarının numaralandırılması düzeyinden başlayan söz konusu sistematik metodoloji yaklaşımı, içeriğindeki her türlü özelliğin doğru değerlendirilmesini kapsamaktadır. Bu itibarla edvârda kullanılan yaz tipleri ve kullanılan mürekkeplerin rengi, bu özelliklerin tarihsel olarak sıralanması, -varsa- edvârda yazılı tarihlerin, isimlerin, kullanılan ifâdelerin tarihsel olarak değerlendirilmesi, edvârın herhangi bir sayfasından bulunabilecek filigranın tespiti ve değerlendirilmesi vb. gibi hususlar; gerek edvârın mûsikî tarihi açısından önemini, değerini ve özgünlüğünü gerekse hangi zaman dilimine kaynaklık ettiğini yani tarihlendirilmesini sağlar.
Edvârların incelenmesi yanında tespitinde dahi bazı problemlerle karşılaşılmaktadır.
Bazı edvârlar belli bir yazara veya bir tek şahsa ait olmasına rağmen birtakım edvârlar ise farklı bir eserin belli bir bölümünde yazılıdır.
Tarihsel eserlerin belirli belirsiz kısımlarında, sayfa kenarlarında bulunan küçük notlar da önemli bilgiler veya ipuçları içerebilmektedir.
Bir 17. yüzyıl kaynağı olan İlmîzâde Sabrî Dîvânı’nın, Paris Millî Kütüphânesi’nde bulunan ve edebiyatçılarca da incelenmemiş olan eksik nüshâsının belli bir bölümünde yazılı Vahyîzâde Mehemmed Kastamonî’nin mûsikî teorisi anlatan özgün edvârı, tarafımızca tespit edilerek günümüz Türkçesi’ne çevrilmiş ve incelenmiştir.
Bu çalışma; Paris Millî Kütüphânesi’nde Turc 384 künyesiyle kayıtlı olan İlmîzâde Sabrî Dîvânı’nın 53a-56a varaklarında bulunan özgün nitelikteki Vahyîzâde Mehemmed Kastamonî’nin edvârını, mûsikî teorisini müzikoloji evrenine kazandırmak amacıyla hazırlanmıştır.
Ancak edvârın sahibi olan Vahyîzâde Mehemmed Kastamonî ismi üzerine yapılan incelemelerde edvârın tarihi ve konusuna en uygun olarak Vahyî Şeyh Mehmed Efendi ismine kanaat edilebilmiştir.
Mûsikî tarihine ilişkin olarak yapılan bu çalışma; 17. yüzyıl Türk Mûsikîsi Teorisi’ne ilişkin bilgiler vermesi ve özgün nitelikteki mûsikî teorisi eserinin günümüze kazandırılması açısından önemlidir.
Türk Mûsikîsi Teorisi Tarihi kaynaklarından örneklem olarak alınan edvâr üzerine hazırlanan bu çalışmada; arşiv tarama, kaynak tarama, çeviri ve karşılaştırma yöntemleri kullanılmıştır.
İlmîzâde Sabrî Dîvânı Vahyîzâde Mehmet Kastamonî Mûsikî Tarihi Mûsikî Edvârları Mûsikî Risâleleri
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 20 Mayıs 2020 |
Gönderilme Tarihi | 17 Mayıs 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 4 Sayı: 1 |
Our journal licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License