The main purpose of the study is to investigate resilience (emotional resilience), hope, and job dissatisfaction based on the personal differences and work-related changes of remote working employees because of the COVID-19 pandemic period. The study is designed as a quantitative study with a quota sampling method. The data for the hypotheses prepared for the research question is obtained by the survey method. In addition to the socio-demographic information form, job dissatisfaction, resilience, and hope scales are used to test the hypotheses. The study sample consists of 269 participants working remotely due to COVID-19 pandemic. Hypotheses are analysed with difference and relation tests. It was concluded that there was a significant and negative correlation between job dissatisfaction for both hope and resilience, job dissatisfaction negatively affects the hope and resilience level of employees, but socio-demographic characteristics were not determinative on their emotinal experiences. In addition to these findings, regardless of the conditions, the respondents who experienced remote work had high levels of resilience ( mean=4.0384) and hope (mean=4.0019) and low levels of job dissatisfaction (mean=1.9182). Accordingly, hope and resilience are essential to overcome job dissatisfaction, which is a vital outcome discussed in the literature. Increasing these capacities is both beneficial for employees who are working in unusual circumstances and for generally desired organizational outcomes.
Remote working COVID- 19 pandemic Job dissatisfaction Hope Resilience
Çalışmanın temel amacı, COVID-19 pandemi dönemi nedeniyle uzaktan çalışanların kişisel farklılıklarına ve işle ilgili değişikliklerine dayalı olarak dayanıklılık (duygusal dayanıklılık), umut ve iş memnuniyetsizliğinin araştırılmasıdır. Araştırma, kota örnekleme yöntemiyle nicel bir çalışma olarak tasarlanmıştır. Araştırma sorusu için hazırlanan hipotezlerin verileri anket yöntemi ile elde edilmiştir. Hipotezleri test etmek için sosyodemografik bilgi formunun yanı sıra iş tatminsizliği, dayanıklılık ve umut ölçekleri kullanılmıştır. Çalışma örneklemi, COVID-19 pandemisi nedeniyle uzaktan çalışan 269 katılımcıdan oluşmaktadır. Hipotezler fark ve ilişki testleri ile analiz edilmiştir. Hem umut hem de dayanıklılık ile iş tatminsizliği arasında anlamlı ve negatif bir ilişki olduğu, iş taminsizliğinin çalışanların umut ve dayanıklılık düzeylerini olumsuz etkilediği ancak sosyo-demografik özelliklerin belirleyici olmadığı sonucuna varılmıştır. Bu bulgulara ek olarak, koşullardan bağımsız olarak, uzaktan çalışma deneyimi yaşayan katılımcıların dayanıklılık (ortalama=4.0384) ve umut (ortalama=4.0019) düzeyleri yüksek ve iş tatminsizliği düzeyleri (ortalama=1.9182) düşüktür. Buna göre, literatürde tartışılan kritik bir çıktı olan iş tatminsizliğinin üstesinden gelmek için umut ve dayanıklılık esastır. Bu kapasitelerin artırılması hem olağandışı koşullarda çalışanlar için hem de genel olarak istenen örgütsel sonuçlar için anlamlıdır.
Uzaktan çalışma COVID-19 pandemisi İş tatminsizliği Umut Dayanıklılık
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2022 |
Gönderilme Tarihi | 20 Eylül 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Cilt: 6 Sayı: 4 |
Our journal licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License