Apis mellifera morfoloji ve genetik karakterler bakımından farlılık göstermektedir. Enzim ve mitokondri DNA (mtDNA) farklılıklarının incelenmesi balarılarında genetik ve coğrafik farklılıkları göstermede oldukça yararlı metodlardır. MtDNA farklılıkları 4 arı soyunu açığa çıkarmaktadır. Batı Avrupa, Doğu Avrupa, Afrika ve yeni açıklanan Ortadoğu soy kütüğüdür. Türkiye’de mtDNA çalışmaları Anadolu ve Kafkas arısının Doğu Avrupa’ya ait olduğunu göstermektedir. Trakya bölgesinde toplanan Anadolu ırkı numulerinin yaklaşık %86’sı Karniyol arısının genetik karakterlerini paylaşmaktadır. Errzurum’da toplanan arı numulerinin % 29, Muş, Bitlis, ve Van da %25 Kafkas ırkını temsil etmektedir. Hatay’dan alınan örneklerde %57 sinin Suriye arısıma ait olduğuna inanılmaktadır. Enzim farklılıkları Türkiye’de arılarda genetik farklılıklar açısından öğrenilecek çok şey olmasına rağmen bu farklılıklar değişik nedenlerle gezginci arıcılık, az sayıda, aynı kökenden gelen kraliçe arılar kullanılarak kaybedilmesi gibi ciddi bir tehlike söz konusudur. Türkiye coğrafik olarak Avrupa, Asya, ve Ortadoğunun birleşme noktasıdır ve sınırları içerisinde çok geniş bir iklim ve bölge yelpazesine sahiptir. Bu durum bio-coğrafik çalışmalar için ideal bir konum oluşturur. Bu yüzden tahmin edileceği gibi Türkiye`deki balarıları dış görünüş, davranış, ekoloji, ve hastalıklara direnç açısından önemli farklılıklar gösterir. Enzim ve mtDNA analizleri morfolojik sonuçlarla benzerlik göstermenin yanında yeni bilgiler de açığa çıkarmıştır. Ruttner (1988) Türkiye’de 4 arı ırkı önermiştir; Anadolu, Kafkas, Đran ve Suriye arısı. Kafkas arısı Kuzeydoğu Anadolu, Doğu Karadeniz kıyıları, Đran arısı Güneydoğu, Suriye arısı Güneydoğu ve Suriye ile sınır kısımlarında ve Anadolu arısının Trakya dahil Türkiye`nin geri kalan kısımlarında bulunduğunu belirtmiştir. Ruttner Kafkas, Anadolu, Ermeni ve Girit arılarını Oryantal grup içine almıştır. Fakat genetik çalışmalar Anadolu ve Kafkas arısının Doğu Avrupa grubu içinde Karniyol ve Đtalyan arıları ile C grubunda olması gerektiğini göstermiştir. Trakya bölgesindeki Anadolu arısı, Anadolu`daki Anadolu arısından bazı farklılıklar, Karniyol arısına ise benzerlik göstermiştir. Bu genetik farklılıklar arıcılıkta sorunları çözmenin, Ör. hastalıklara dirençli arı hatları geliştirmenin hammaddeleridir. Bu farklı ırkların kaybedilmesi durumunda işlenecek hammadde olmayacaktır. Türkiye’deki bal arılarının genetik farklılıkları daha yeni çalışılmaya başlanmıştır ve DNA çalışmaları daha ayrıntılı bilgilere ulaşmamızı sağlayacaktır. Bu genetik farklılıklar ekonomik yönden oldukça önemlidir. Çünkü her bölgenin kendi arısı o bölgenin ekolojik koşullarına adapte olmuş, ve bölgesinde nasıl hayatta kalabileceğini bilen arılardır. Yeni ulaşım vasıtaları ve gezginci arıcılık Ör. Varroa gibi hastalıkların çok hızlı bulaşmasına neden olmuş ve farklı bölgelerin arısı yeni bölgedeki iklime uyum sağlamasının zorluğu yanında yeni bölgedeki hastalık ve arı zararlıları ile mücadelesi oldukça zordur. Bugün Türkiye arılarının genetik farklılıkların belirlenmeden kaybedilmesi riski bulunmaktadır.
Apis mellifera alt-türleri Türkiye balarıları Allozyme mtDNA
Apis mellifera shows geographic variation in morphology and in genetic characteristics. Allozyme polymoprhisms and mitochondrial DNA variation are particularly useful tools for the study of genetic and geographic variation in honey bees. Mitochondrial DNA (mtDNA) variation reveals four lineages of bees: West European, East European, African and a newly recognized Middle Eastern lineage. In Turkey, mtDNA study shows that A. m. anatoliaca and A. m. caucasica belong to the East European group. Approximately 86% of sample colonies of A. m. anatoliaca in Thrace share genetic traits with A. m. carnica. A. m. caucasica mtDNA was found in 77% of colonies examined near the Georgian border, 29% of sample colonies in Erzurum, and 25% of sample colonies from Muş, Bitlis and Van. Samples from Hatay showed that 57% had mtDNA belonging to the Middle Eastern group. These are believed to represent A. m. syriaca. Allozyme variation also exists among Turkish populations, but a high frequency of Mdh1100 is characteristic of all populations examined. There is still much to learn about genetic variation among Turkish honey bees, but much variation may be lost due to migratory beekeeping, large scale queen production from limited stocks and distributing them to all over the country.
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Konular | Yapısal Biyoloji |
Bölüm | Derlemeler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 27 Ağustos 2002 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2002 Cilt: 02 Sayı: 3 |
Önemli Not: Dergimizde yazar-hakem bilgileri iki taraflı gizli tutulduğundan hem yazar ve hem de hakemlerin belgeyi incele kısmında kişisel bilgilerini kaldırdıktan sonra belgeyi sisteme yüklemesi gerekmektedir.
Akademik teşvik kapsamında makale bilgilerininin kopyalanmasının sorun olması durumunda dergimizin ana web sayfasının kullanılması bilgilerinize sunulur.
https://creativecommons.org/licenses/by-nc-nd/4.0/
work is licensed under Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International.