Ibn Sīnā's theory of quiddity, grounded in the distinction between existence and quiddity, was systematized by Fakhr al-Dīn al-Rāzī and later developed epistemologically and ontologically by Naṣīr al-Dīn al-Ṭūsī and ʿAlī Qūshjī. Jalāl al-Dīn al-Dawwānī introduced this theory into the Ottoman intellectual tradition through his commentaries and glosses. Ottoman scholars embraced this legacy, further deepening it within the frameworks of metaphysics, theology, and sufism. However, Kemalpashazāda criticized al-Dawwānī for failing to distinguish between Peripatetic and Illuminationist thought and for some inconsistencies in his analysis. This study examines Kemalpashāzāda's criticisms of the problems that al-Dawwānī's synthesizing approach poses for the idea of the addition of existence to quiddity. Employing descriptive, interpretive, and critical methodologies, it identifies problems emerging from al-Dawwānī’s synthesis of the Mashshāʾī and Ishrāqī traditions by comparing their respective views on the quiddity-existence relationship. It also explores the similarities and differences between al-Dawwānī’s positions and those of Ṭūsī and Qūshjī as presented in al-Dawwānī’s glosses. The study highlights Kemalpaşazâde’s contributions to metaphysical thought and their significance in understanding metaphysical concepts within the Ottoman intellectual tradition. Kemalpaşazâde argued that the philosophers’ differentiation between existence and quiddity stems from their divisions of existence, which arise from distinctions between concrete external existence and mental existence. He accused al-Dawwānī of misunderstanding Ibn Sīnā’s classification of existence as an accident, leading to the categorization of existence alongside other qualities. Additionally, Kemalpaşazâde found al-Dawwānī’s explanations of the infinity of mental existences and the ensuing problem of infinite regress inconsistent. Kemalpaşazâde maintained that external existence does not necessarily require an actual locus of manifestation and rejected the possibility of infinite regress in mental existences, arguing that the limited capacity of human cognition precludes such infinitude. He critiqued al-Dawwānī’s interpretations of absolute and mental existence as contradictory and incomplete, asserting that these shortcomings hinder a proper investigation of the problem of existence. He further contended that restricting existence to external and mental dimensions misrepresents ontological realities, leading to conceptual confusion. These findings reveal the ontological limitations of Illuminationist thought and the inadequacies of al-Dawwānī's treatment of the Peripatetic tradition's problems of existence and quiddity. Kemalpashazāda criticized al-Dawwānī for failing to rigorously distinguish between Peripatetic and Illuminationist thought and for superficially addressing Suhrawardī's ontological framework. He argued that al-Dawwānī's analysis lacked depth, particularly in relation to al-Suhrawardī's abstract treatment of existence. Thus, Kemalpashazāda concluded that al-Dawwānī's synthesis was shallow, offering a superficial view of the quiddity-existence relationship.
Logic Metaphysics Kemalpashazāda Dawwānī Existence Quiddity Philosophy of Illumination (Ishrāq) Suhrawardī.
İbn Sînâ’nın mâhiyet teorisi, varlık ile mâhiyet arasındaki ayrım üzerine temellenmiş olup Fahredîn er-Râzî tarafından sistematize edilmiş, daha sonra epistemolojik ve ontolojik olarak Nasîrüddîn et-Tûsî ve Ali Kuşçu tarafından geliştirilmiştir. Celâleddîn ed-Devvânî, bu teoriyi Osmanlı entelektüel geleneğine şerh ve haşiyeleri aracılığıyla tanıtmıştır. Osmanlı düşünürleri bu mirası benimsemiş ve onu metafizik, kelâm ve tasavvuf bağlamlarında daha da derinleştirmiştir. Ancak Kemalpaşazâde, Devvânî’yi Meşşâî ve İşrâkî düşünce arasındaki ayrımı yapamamakla ve analizlerindeki bazı tutarsızlıklardan dolayı eleştirmiştir. Bu çalışma, Devvânî’nin sentezci yaklaşımının varlığın mâhiyete eklenmesi düşüncesinde ortaya çıkardığı sorunlara yönelik Kemalpaşazâde’nin eleştirilerini incelemektedir. Açıklayıcı, yorumlayıcı ve eleştirel yöntemler kullanılmıştır. Öncelikle Devvânî’nin Meşşâî ve İşrâkî gelenekleri birleştirme girişiminden kaynaklanan sorunlar, iki felsefi geleneğin mâhiyet-varlık ilişkisine dair görüşleri karşılaştırılarak tespit edilmiştir. Ayrıca, Devvânî’nin şerhlerinde ortaya koyduğu görüşlerin Tûsî ve Kuşçu’nunkilerle benzerlikleri ve farklılıkları incelenmiştir. Çalışma, Kemalpaşazâde’nin metafizik düşünceye katkılarını ve bu katkıların Osmanlı entelektüel geleneğindeki metafizik kavramların anlaşılmasındaki önemini vurgulamaktadır. Kemalpaşazâde, filozofların varlık ve mâhiyet arasındaki ayrımının varlık taksiminden kaynaklandığını savunmuştur. Bu ayrımlar, somut haricî varlık ile zihnî varlık arasındaki farklardan doğmaktadır. O, Devvânî’yi İbn Sînâ’nın varlığı bir araz olarak sınıflandırmasını yanlış anlamakla suçlamış ve varlığı diğer niteliklerle aynı kategoride sınıflandırmasının hatalı olduğunu öne sürmüştür. Ayrıca, Devvânî’nin zihinsel varlıkların sonsuzluğu ve buna bağlı olarak ortaya çıkan sonsuz gerileme (teselsül) sorununa dair açıklamalarını tutarsız bulmuştur. Kemalpaşazâde, haricî varlığın mutlaka fiilî bir tezahür mekânı gerektirmediğini savunur ve zihinsel varlıklardaki ortaya çıkan teselsül ihtimalini kabul etmez. O, insanın aklî idrakinin sınırlı kapasitesinin, böyle bir sonsuzluğu imkânsız kıldığını iddia etmektedir. Ayrıca, Devvânî’nin mutlak ve zihnî varlık hakkındaki yorumlarını çelişkili ve eksik bulmuş; bu eksikliklerin, varlık probleminin doğru bir şekilde incelenmesini engellediğini belirtmiştir. Bunun ötesinde, varlığı yalnızca haricî ve zihnî boyutlarla sınırlamanın ontolojik gerçeklikleri yanlış yansıttığını ve kavramsal bir karışıklığa yol açtığını savunmuştur. Bu bulgular, İşrâkî düşüncenin ontolojik sınırlılıklarını ve Devvânî’nin Meşşâî geleneğe ait varlık ve mâhiyetle ilgili sorunları ele alışındaki yetersizliklerini ortaya koymaktadır. Kemalpaşazâde’nin eleştirileri, Devvânî’nin Meşşâî ve İşrâkî düşünce arasındaki ayrımları titizlikle uygulayamamasına ve Sühreverdî’nin ontolojik çerçevesini yüzeysel bir şekilde ele almasına odaklanmıştır. Sühreverdî, varlık kavramını daha genel ve soyut bir anlamda ele almasına rağmen, Devvânî’nin bu konuda derinlikten yoksun bir analiz sunduğunu savunmuştur. Dolayısıyla Kemalpaşazâde, Devvânî’nin sentezinin derinlikten yoksun olduğunu ve mâhiyet-varlık ilişkisine yüzeysel bir yaklaşım sunduğunu ileri sürmüştür.
Mantık Metafizik Kemalpaşazâde Devvânî Varlık Mâhiyet. İşrak Felsefesi Sühreverdî
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | İslam Felsefesi, Mantık Tarihi |
Bölüm | Teorik Makale |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2024 |
Gönderilme Tarihi | 22 Ekim 2024 |
Kabul Tarihi | 9 Aralık 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 7 Sayı: 2 |