Büyük sufi şair Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî’nin (öl. 672/1273) tasavvufi ve fikri çevresi, Selçuklu Anadolu’sunun kültürel yapısı ve bilimsel yaşamıyla ilgilenen araştırmacılar için önemli bir referans noktasıdır. Zira gerek ilmî ve irfanî birikimi gerekse ömrünün en bereketli yıllarını geçirdiği Selçuklu Konya’sının siyasi ve sosyokültürel ortamı, Mevlânâ’nın toplumun pek çok kesimiyle (âlim, sufi, ahi, hafız, ressam, mimar, hekim, tacir, emîr, hükümdar, hatun, edip, şair, rahip vb.) çeşitli ve çok yönlü ilişkiler geliştirmesine zemin hazırlamıştır. Bu bakış açısıyla hazırlanan makalemiz, Selçuklu Anadolu’sunun dinî ve ilmî hayatını, dönemin temel şahsiyetleri arasındaki ilişkiler üzerinden anlamaya mütevazı bir katkı sunmayı amaçlamaktadır. Bu çerçevede makalemizde biri kadı/vezir diğeri fakih/müderris iki hukuk insanının biyografisi oluşturulmuş ve onların Mevlânâ ile kurduğu ilişkilerin mahiyeti ve derecesi mercek altına alınmıştır. Kadı İzzeddin-i Râzî (öl. 654/1256) Türkiye Selçukluları bürokrasisinde kritik görevler (elçi, atabey, vezir) üstlenmiş Rey asıllı mühim bir şahsiyettir. Dindarlığı ve hayırseverliğiyle de tanınan, ulemaya ve ilim meclislerine teveccüh gösteren Kadı İzzeddin ile Mevlânâ arasında samimi bir ilişki söz konusudur. Şemseddin-i Mardînî (öl. 656/1258’ten sonra) ise 13. yüzyıl Selçuklu Konya’sının mühim Hanefi fakihlerinden biridir. Bununla birlikte kendisi hakkındaki bilgileri neredeyse tamamen ilk Mevlevî kaynaklarına —özellikle menâkıbnâmelere— borçluyuz. Dolayısıyla o, Mevlânâ ile geliştirdiği samimi ilişkiler dolayısıyla araştırmacıların görüş alanına girebilmiş kişilere örnek teşkil etmektedir. Sadece Şemseddin-i Mardînî’nin değil, 13. yüzyılda Anadolu’da yaşamış pek çok âlimin (müderris, hekim, kadı, fakih vb.), başta menâkıbnâmeler olmak üzere tasavvufi kaynaklara konu olması, sufilerle ulema arasındaki ilişkilerin ne kadar yoğun olduğunu göstermektedir. Bu nedenle makalemizde kullandığımız ana kaynak türü olan menâkıbnâmeler, sair muasır kayıtlar ekseninde muhteva analizine tabi tutulmuştur. Kadı ve fakihlerle sufiler arası ilişkiler açısından bakıldığında, Kadı İzzeddin ve Şemseddin-i Mardînî’nin tasavvufa ılımlı ve ölçülü muhalefet yaptıkları sonucuna ulaşılmıştır.
Fakih Menakıpname Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî Kadı İzzeddin-i Râzî Şemseddin-i Mardînî
The mystical and intellectual milieu of the great Sufi poet Mawlānā Jalāl al-Dīn al-Rūmī (d. 672/1273) is vital reference point for researchers interested in the cultural structure and scientific life of Seljukid Anatolia. Both his scholarly and intellectual background and the political and sociocultural environment of Seljukid Konya, where he spent the most fertile years of his life, paved the way for Mawlānā to develop diverse and multifaceted relations with many segments of society (scholars, Sufis, akhīs, hāfizes/memorisers, painters, architects, physicians, merchants, statesmen, rulers, khātūns, poets, priests, etc.). From this perspective, our article aims to make a modest contribution to understanding the religious and scholarly life of Seljukid Anatolia through the relations between the prominent figures of the period. In this framework, the biographies of two jurists, one of whom was a qādī/vizier and the other a faqīh/mudarris, are presented and the nature and degree of their relations with Mawlānā are analysed. Qādī ᶜIzz al-Dīn al-Rāzī (d. 654/1256) was an essential figure of Rayy origin who held critical positions (ambassador, atabag, vizier) in the bureaucracy of the Seljuks of Türkiye. There is an intimate relationship between Qādī ᶜIzz al-Dīn and Mawlānā, who was also known for his piety and philanthropy and who favoured the scholars and scholarly assemblies. Shams al-Dīn al-Mardīnī (d. after 656/1258) was a critical Hanafī faqīh of 13th-century Seljuk Konya. However, we owe our knowledge of him almost entirely to early Mawlawī sources, especially the manāqibnāmahs. Therefore, he is an example of a person who came within the field of view of researchers due to the intimate relations he developed with Mawlānā. The fact that not only Shams al-Dīn al-Mardīnī but also many other scholars (mudarris, physician, qādī, faqīh, etc.) who lived in Anatolia in the 13th-century are the subject of Sufi sources, especially manāqibnāmahs, shows how intensive the relations between Sufis and scholars were. For this reason, manāqibnāmahs, the leading source type we use in our article, have been subjected to content analysis on the axis of other contemporary records. In terms of the relations between the qādīs and faqīhs and the Sufis, it is concluded that Qādī ᶜIzz al-Dīn and Shams al-Dīn al-Mardīnī were moderate and measured in their opposition to Sufism.
Faqīh Manāqibnāmeh Mawlānā Jalāl al-Dīn al-Rūmī Qādī Izz al-Dīn al-Rāzī Shams al-Dīn al-Mardīnī
| Birincil Dil | İngilizce |
|---|---|
| Konular | Selçuklu Tarihi |
| Bölüm | Araştırma Makalesi |
| Yazarlar | |
| Gönderilme Tarihi | 5 Mart 2025 |
| Kabul Tarihi | 9 Aralık 2025 |
| Yayımlanma Tarihi | 10 Aralık 2025 |
| Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Sayı: Mevlâna Özel Sayısı |
Selçuk Üniversitesi Selçuklu Araştırmaları Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.