edelim: “Sultan Arapça’da otorite veya hükümet anlamlarına gelen soyut bir isimdir. Başlangıçta sadece soyut manada kullanılmış ve kişilere asla böyle bir unvan verilmemişti. Hatta daha sonraları kişiler için yaygın ola- rak kullanıldığında bile bazen halâ soyut manada olduğunu görürüz. İlk etapta daha çok gayr-i resmi bir tarzda bakanlar valiler ve diğer önemli şa- hıslar için kullanılmıştır. Tesadüfe bakın ki, bu da siyasî dilde soyut mana ifade eden kelimeleri egemenlik bildiren şahsî unvanlar haline dönüştürme eğilimine bir örnek teşkil etmektedir. Sultan unvanının ilk olarak halife Harun Reşid tarafından vezirine verildiği söylenir. Bu şüphelidir. Ama im- kânsız da değildir. Ara sıra Abbasî ve Fatımî halifelerinin de kullandığı ol- muştur. 10. yy’a kadar gayr-i resmi manada bağımsız hükümdarlar ve nüfüzlu kimseler için onları halâ merkezî iktidarın etkin otoritesine tabi olanlardan ayırmak amacıyla yaygın bir şekilde kullanılmıştır. Şiirlerde, mektuplarda ve tarihî hikâyelerde bu tür kullanıma bir çok atıflar yapılmış- tır, fakat sultanın kişisel bir unvan olarak kullanıldığı sikkeler ya da fer- manlar yoktur. Bundan da açıkça anlaşılacağı gibi o dönemlerde bu terim halâ resmi bir nitelik kazanmamıştır. 11. yy’da Büyük Selçuklular olarak bilinen Türk hanedanı tarafından ana unvan olarak benimsendiğinde res- mileşmiştir”. (İslam’ın Siyasal Dili, Kayseri, 1992, s. 80)
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Haziran 2008 |
Gönderilme Tarihi | 16 Ocak 2016 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2008 Cilt: 9 Sayı: 9 |