Dört asır
boyunca Osmanlı hâkimiyeti altında bulunan Arap coğrafyasının, I. Dünya
Savaşı’nda İngiliz ve Fransız kuvvetleri tarafından işgal edilmesiyle birlikte Türk-Arap
birlikteliği de sona ermiş oldu. Ancak bu birlikteliği son dönem Türk-Arap ilişkileri açısından asıl
parçalayan husus, Hicaz Emiri Şerif Hüseyin’in Osmanlı yönetimine karşı
gerçekleştirdiği isyandır. Şerif Hüseyin’in gerçekleştirdiği isyan Türk ve Arap
devletlerinin ulus-devlet süreçlerinde önemli bir argüman olarak işlenmiş, “Büyük
Arap İsyanı” ve “Arap İhaneti” olarak tarafların tarihlerinde önemli yer
tutmuştur. Mezkur isyanın tüm Araplara mal edilerek, yüzyıllarca süren Osmanlı hakimiyetine son veren isyan olarak ele alınması Türk-Arap ilişkilerinde
bir travma oluşturmuştur.
Son dönemde
yapılan çalışmalarla söz konusu bakış açısı değişmeye başlamıştır. Yeni yapılan
çalışmalarla Türk-Arap ilişkilerinin yalnız Şerif Hüseyin’in isyanı üzerinden
değil, diğer aktörler üzerinden de okunması gerektiğinin önemi ortaya
çıkmıştır. Bu aktörlerden biri de Arap halkıdır. Bu makalede, Osmanlı hâkimiyetinin
Arap topraklarında başladığı ilk bölge olan ve yine Arap milliyetçiliğinin ilk
nüvelerinin ortaya çıktığı yer olan Suriye ve Suriye halkına dair gelişmelerin Cumhuriyetin
ilk yıllarında Türk basınına nasıl yansıdığını görmek amaçlanmıştır. Hakimiyet-i Milliye, İkdam ve Vakit gazetelerinde 1923-1927
yıllarını kapsayan süreçte yapılan taramalar bize hem Türk kamuoyunun Araplara
bakış açısını bir parça sunarken hem de Arapların Türkiye’ye olan bakış açısını
Türk basınının gözünden görme imkanını sunmaktadır.
With the occupation of the Arab lands, in which were
under Ottoman rule for four centuries, in the First World War by the British
forces, the prolonged Turkish-Arab co-existence has come to an end. However,
the fact that this union breaks down in terms of the recent Turkish-Arab
relations is the rebellion that the Amir of Hejaz Sharif Hussein made against
the Ottoman government. The rebellion that Sharif Hussein made was an important
argument in making the nation-state processes of the Turkish and Arab states
and played an important role in the history of these nation-states as
"Great Arab Revolt" or "Arab Betrayal". Appropriating the
rebellion to all the Arabs, which is stated as a rebellion that ended the
centuries-old Ottoman rule, created a trauma in Turkish-Arab relations.
However, with the recent studies, the point of this
view has begun to change. With the new studies, it is important that the recent
Turkish-Arab relations should be read not only through the rebellion of Sharif
Hussein but also through behaviors of the other actors. One of these actors is
the Arab people. In this article, it is aimed to see that developments
of the Syrian people and in the Syria, in which the first region of
Ottoman rule in the Arab lands, and where
the first nucleus of Arab nationalism emerged, reflected in media in the early
years of Turkish Republic. In this context, make screening of Hakimiyet-i Milliye, İkdam and Vakit newspapers, the period covering the years 1923-1927, gives
us a piece of Turkish public perspective on the Arabs, also gives the
opportunity to see, through the eyes of Turk press, the Arabs perspective on
Turkey.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 17 Nisan 2018 |
Gönderilme Tarihi | 9 Şubat 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Cilt: 3 Sayı: 1 |
Bu eser Creative Commons BY-NC-SA 2.0 (Atıf-Gayri Ticari-Aynı Lisansla Paylaş) ile lisanslanmıştır.