İslam öncesi Arap toplumunda ve Hz. Peygamber’in Medine merkezli sosyal politik düzeninde, adam öldürmeler başta olmak üzere, hukuksal pratikler bu çalışmanın temel problemini oluşturmaktadır. Bu çalışmada, Câhiliyye döneminde hukukun uygulanışı İslam’ın doğuşuna değin Arap yarımadasında yaygın geçerli geleneksel pratiğe karşılık gelecek şekilde değerlendirilmektedir. Çalışmada İslami dönem hukuk uygulamaları Hz. Peygamber’in vefatına kadar olan dönemde gelişen ve gerçekleşen hukuki pratikleri kapsayacak şekilde incelenmektedir. Makale İslam öncesinde hukukun uygulanışı ile Hz. Peygamber dönemi pratiğini karşılaştırmalı olarak ele almaktadır. Bu bağlamda gerek hukukun temelleri ve gerekse de uygulanışı yönünde İslami dönemdeki yenilikleri gözlemlerken geçmişteki uygulamaları da ana hatlarıyla değerlendiriyoruz. Özellikle Câhiliyye dönemi hukuk uygulamalarının ortaya çıkarılması noktasında klasik döneme ait farklı kaynakları tarama zorunluluğu söz konusudur. Konuya münhasır eserlerin olmayışı İslami dönemdeki ilk dönem eserlerde bulunan atıflar, İslam öncesi döneme ait şiirler ve bunları da içinde barındıran kültürel kaynaklar bilgi toplanılan eserleri oluşturmaktadırlar. Konuyla ilgili çağdaş yazarlara ait kitaplar ve makaleler de başvurulan eserler arasında yer aldı. Hz. Peygamber’in Medine hukuk uygulamaları için oldukça zengin kaynaklara sahip bulunuyoruz. Tefsirler, tarih ve siyer eserleri ve hadis koleksiyonları başta olmak üzere ilk dönem eserleri çalışmaya kaynaklık ettiler. Özellikle Câhiliyye toplumunda yerleşik devlet düzenin olmaması ve buna bağlı olarak hukuksal problemler konusunda karar verme mercileri olan mahkemeler veya benzeri kurumsal yapıların olmayışı o dönem için önemli bir problemdi. Kurumsal hukuki yapıların olmamasının yanında hukukun uygulamaya dönük gerekli sistemli bir kolluk düzeninin varlığından da söz edilmemektedir. Hz. Peygamber’in doğup büyüdüğü ve peygamberliğinin ilk on yılını geçirdiği Mekke ve hicretinden sonra liderliğini yürüttüğü Medine şehir toplumlarında da geleneksel cari hukuk uygulamaları hâkimdi. Hz. Peygamber’in Medine’de siyasi kimliğinin ön plana çıkması ve buna bağlı görev ve sorumlulukları başta cinayetler ve bunlara bağlı olarak gelişen kan davaları problemlerinin çözümüne dönük hukuki düzenlemeler yapmasını ve hukukun uygulamasına yönelik tedbirler almasını zorunlu kıldı. Câhiliyye toplumunda egemen olan hukuk uzun yılların tecrübesiyle gelişen kendi içerisinde tutarlı olsa da özellikle uygulamasındaki düzensizlikler yüzünden her zaman problemlerin çözümünde etkili olamayabiliyordu. Geleneksel kabile hukukunda temelinde sorumluluğun bireysel olmaktan daha çok bireyin dâhil olduğu topluluğun tüm fertlerine teşmil edildiği görülür. Bu sorumlulukta öç alma/kısas ya da zararın tazmini esastır. Cinayet durumlarında fail tek kişi de olsa tek sorumlu olarak o görülmezdi. Onun dâhil olduğu topluluk hesap vermek durumunda idi. Geleneksel hukukun uygulanışında kabile liderleri ve onun maiyetindeki ileri gelenler gerek karar verme mercii ve gerekse de alınan kararın uygulamasında önde gelen sorumlulardı. Problemin boyutu ve şartlara göre konu toplumda yargılama konusunda güven vericilikleriyle ön plana çıkan arabulucu kimseler, kâhinler ve çeşitli dini kimlikli kişilere de götürülmekteydi. Hz. Peygamber’in hicretinden sonra tüm kollarıyla birlikte, İslam’ı kabul edip etmemelerine bakılmaksızın, Medineli kabileler ve Mekkeli muhacirleri kapsayan yazılı bir metinle hukukun uygulanışı farklı bir boyut kazandı. Söz konusu metin Hz. Peygamber’i hukukun uygulanmasında merkezi bir konuma yerleştirirken bütün bir topluma da ortak sorumluluklar yüklemekteydi. Cinayet durumlarında kişinin yakın akrabaları diyet konusunda birinci derecede sorumlu olsalar da cânin yakalanması bütün bir toplumun sorumluluğuna veriliyordu. İslam katil yerine onun yakınlarından birisinin de kısâsen öldürülmesine izin vermedi. Ancak geleneksel hukukun büyük ölçüde İslami dönemde de geçerliliğini koruduğunu görmek mümkündür. Hz. Peygamber’in otoritesi hem karar verme ve hem de verilen kararın uygulanmasını garanti ediyordu. Kâhin ve benzeri diğer karar verici elemanların yeni toplumda hukuki bir görevleri yoktu.
İslam Tarihi Câhiliyye Hukuk Yargılama Cinayet Din adamları.
İlgi ve emeğiniz için teşekkür ediyorum.
The main problem of this study is the practice of law, especially murders, in the pre-Islamic Arab society and the Medina-centered social political order of the Prophet. In this study, the law that had practiced from the onset of the Arab society to till the birth of Islam named as the Jahiliyya law. In the study, the legal practices of the Islamic period include the legal practices that developed and took place in the period until the death of the Prophet. The article deals with the practice of law in the pre-Islamic period and the practice of the Prophet in a comparative way. In this context, while observing the innovations in the Islamic period in terms of both the foundations of law and its implementation, we also evaluate the past practices in outline. Especially at the point of revealing the legal practices of the Jahiliyya period, there is a necessity to scan different sources belonging to the classical period. The absence of works specific to the subject, the references found in the early classical works, the poems belonging to the pre-Islamic period, and the cultural resources that contain them constitute the works for which information is collected. Books and articles by contemporary authors on the subject were also among the referenced works. We have very rich resources for the Prophet's law practices in Medina. The first period works, especially tafsir, history and sirah works and hadiths, were the source of the study. In particular, the absence of a settled state order in the Jahiliyya society and, accordingly, the absence of courts or similar institutional structures, which are decision-making bodies for legal problems, was an important problem for that period. In addition to the absence of institutional legal structures, there is no mention of the existence of a systematic law enforcement system for the implementation of the law, too. Traditional current law practices were also dominant in the city societies of Mecca, where the Prophet was born and raised and spent the first ten years of his prophethood, and in Medina, which he led after his Hijrah. The prominence of the Prophet's political identity in Medina and the related duties and responsibilities required him to make legal arrangements to solve the problems of murders and the blood feuds that resulted from them, and to take measures for the implementation of the law. Although the law prevailing in the society of Jahiliyya developed with the experience of many years, was consistent within itself, it could not always be effective in solving problems, especially due to the irregularities in its implementation. The responsibility of the guilt lay on the society as a whole rather than the individual in the foundation of the traditional lawIn this responsibility, revenge or compensation for damage is essential. In murder cases, even if the perpetrator had done it alone, he is not seen as the only responsible person, but his community had to be held accountable. In the application of traditional law, the tribal leaders and the notables in their entourage were both the decision-making authority and the leading elements in the implementation of the decision taken. Depending on the size of the problem and the circumstances, the issue was also taken to mediators, soothsayers and priests, who stood out with their experience and reassurance in judging the issue. After the Prophet's Hijrah, the application of law gained a different dimension with a written text including the tribes of Medina, with all their branches, and the emigrants from Meccaregardless of whether they converted to Islam or not. While the text in question placed the Prophet in a central position in the implementation of law, it also assigned common responsibilities to the entire society. Although the close relatives of the person were primarily responsible for the compensation in cases of murder, the capture of the perpetrator was given to the responsibility of the whole society. Islam did not allow one of relatives of the perpetrator to be killed, instead of the murderer. However, it is possible to observe that traditional law maintains its validity to a certain extent in the Islamic period. The authority of the Prophet guaranteed both decision-making and implementation of the given decision. The oracles and other decision-makers had no legal duty in the new society.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2023 |
Gönderilme Tarihi | 24 Şubat 2023 |
Kabul Tarihi | 10 Mayıs 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Cilt: 9 Sayı: 1 |
Yakın Doğu Üniversitesi İslam Tetkikleri Merkezi Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.