Bu makale, 18. yüzyılın ikinci yarısında doğan ve Hanefî mezhebinin son dönem meşhur fakihlerinden biri olarak kabul edilen İbn Âbidîn’in (ö. 1252/1836) siyâset-i şer‘iyye konusundaki çeşitli eserlerinde yer verdiği bazı örnekleri aktarmayı amaçlamaktadır. İbn Âbidîn, Hanefî mezhebine yaptığı katkılarla bu mezhebin en önemli hukukçularından biri olarak kabul edilmektedir. Şam’da vefat eden İbn Âbidîn, özellikle furû‘-i fıkıh alanındaki çalışmalarıyla dikkat çeken bir âlimdir. Siyâset-i şer‘iyye, İslam devletinin hukuki ve yönetsel alanlarda halkın maslahatını gözeterek karar almayı amaçlayan bir yöntemdir. Bu yöntem, naslara (Kur’an, Sünnet gibi İslami kaynaklara) dayalı olarak şekillenebilir; ancak nasların bulunmadığı durumlarda, ictihad yoluyla da hüküm verilmesine olanak tanır. Siyâset-i şer‘iyyenin kapsamı, devlet yönetiminde hukuk ve siyaset ilişkisini düzenlerken, toplumun genel faydası ve kamu düzeni gibi unsurları da dikkate alır. Bu çalışmada, İbn Âbidîn’in siyâset-i şer'iyye kavramına yaklaşımı, eserlerinden seçilen örnekler üzerinden incelenmektedir. Çalışmanın ilk aşamasında, dört mezhebe mensup bazı fakihlerin siyâset-i şer‘iyye tanımlarına yer verilmiştir. Siyâset-i şer‘iyyenin nasıl anlaşıldığı ve nasıl uygulandığı, mezheplerin bu kavrama olan yaklaşımlarında belirgin farklılıklar göstermektedir. Hanefî mezhebi bağlamında ise İbn Âbidîn, bu kavramı çeşitli yönleriyle ele almış ve üç farklı tanım aktarmıştır. Bu tanımlar, onun siyâset-i şer‘iyyeyi nasıl yorumladığını ve uygulamalarını nasıl şekillendirdiğini ortaya koyar. İbn Âbidîn’in aktarmış olduğu tanımlar diğer bazı fakihlerin yaklaşımları ile karşılaştırılarak kısa bir şekilde analiz edilmiştir. İbn Âbidîn, siyâset-i şer‘iyyeyi re’y, örf, istihsan ve maslahat gibi fıkıh kavramları ile ilişkilendirerek ele almıştır. Bu kavramlar, şeriatın temel amacı olan adaletin sağlanması ve kamu yararının korunması için fıkhî kararlar alınırken dikkate alınır. Özellikle maslahat kavramı, İslam hukukunda halkın yararını gözetme prensibini ifade eder ve siyâset-i şer‘iyyenin ana unsurlarından biri olarak öne çıkar. İbn Âbidîn de bu kavramı, halkın ihtiyaçlarını ve toplumun genel çıkarlarını gözeten bir yöntem olarak kullanmıştır. İbn Âbidîn’in siyâset-i şer‘iyyeyi tanımlama ve uygulama biçimi, klasik dönem fakihlerinin siyâset-i şer‘iyyenin kapsamı hakkındaki görüş ayrılıklarıyla da karşılaştırılmıştır. Klasik dönemdeki bazı fakihler, siyâset-i şer‘iyyenin kapsamını daha dar tutarak onu sadece ceza hukuku (ukûbât) alanına indirgemişlerdir. Bu yaklaşıma göre, siyâset-i şer‘iyye sadece cezai müeyyidelerin düzenlenmesi ve uygulanması ile sınırlıdır. Diğer bir grup fakih ise siyâset-i şer‘iyyenin daha geniş bir perspektifte değerlendirilmesi gerektiğini savunarak, onun hayatın her alanına tatbik edilebileceğini ileri sürmüşlerdir. Bu geniş yaklaşım, sosyal, ekonomik, askerî ve siyasi konular da dahil olmak üzere siyâset-i şer‘iyyenin toplumun her alanında uygulanabileceğini öngörür. İbn Âbidîn ise bu ikinci yaklaşımı benimseyerek, siyâset-i şer‘iyyeyi sadece cezai hükümlerde değil, hayatın içinde yer alan tüm alanlarda uygulanabilir bir yöntem olarak ele almıştır. Bu bakış açısına göre, siyâset-i şer‘iyye sadece suç ve ceza ile sınırlı kalmayıp, toplumun genel idaresi, kamu düzeni, ekonomik faaliyetler, askerî konular ve diğer sosyal meselelerde de devreye giren hukuki ve siyasi bir araçtır. İbn Âbidîn’in, siyâset-i şer‘iyyeye dayalı olarak verdiği hükümler, onun bu geniş kapsamlı yaklaşımını yansıtır. Sonuç olarak bu makale, İbn Âbidîn’in siyâset-i şer‘iyyeye ilişkin eserlerinde yer verdiği bazı örnekleri sunmaktadır. İbn Âbidîn, siyâset-i şer‘iyyeyi şeriatın genel amaçlarına uygun olarak halkın maslahatını gözeten bir yöntem olarak kullanmış ve bu yöntemi hayatın her alanında uygulamıştır. İbn Âbidîn’in görüşleri, hukuki ve siyasi kararların şeriatın adalet ve düzen sağlama amacına uygun olarak verilmesi gerektiğini vurgulamaktadır.
This article aims to examine the views of Ibn ʿĀbidīn (d. 1252/1836), who was born in the second half of the 18th century and is regarded as one of the renowned jurists (faqīh) of the late period of the Ḥanafī school, on the concept of siyāsa sharʿiyya. Ibn ʿĀbidīn is considered one of the most important legal scholars of the Ḥanafī school due to his contributions to it. He passed away in Damascus and is particularly noted for his works in the area of furūʿ al-fiqh (Islamic jurisprudence in matters of detailed legal rulings), while his views on siyāsa sharʿiyya are also addressed in this study. Siyāsa sharʿiyya is a method aimed at ensuring the public welfare (maṣlaḥa) through legal and administrative decisions within an Islamic state. This method can be shaped based on religious texts (such as the Qur’an and Sunnah); however, in the absence of specific texts, it allows for rulings to be made through ijtihād (independent reasoning). The scope of siyāsa sharʿiyya regulates the relationship between law and politics in governance while also taking into consideration public welfare and order. In this study, Ibn ʿĀbidīn's approach to this concept is examined in the context of his relationship with Ḥanafī jurisprudential thought. The first stage of the study includes the definitions of siyāsa sharʿiyya by jurists from the four schools of law. The understanding and application of siyāsa sharʿiyya show significant differences in the approaches of different schools. In the context of the Ḥanafī school, Ibn ʿĀbidīn addressed this concept from various angles and developed three different definitions. These definitions reveal how he interpreted and shaped the application of siyāsa sharʿiyya. His definitions are analyzed by comparing them with the approaches of jurists from other schools. Ibn ʿĀbidīn examined siyāsa sharʿiyya in connection with jurisprudential concepts such as ra’y (personal opinion), ʿurf (custom), istiḥsān (juridical preference), and maṣlaḥa (public interest). These concepts are considered when making jurisprudential decisions aimed at achieving the fundamental goal of the Sharia, which is justice and the protection of public interest. Especially the concept of maṣlaḥa, which expresses the principle of considering the welfare of the people in Islamic law, stands out as one of the main elements of siyāsa sharʿiyya. Ibn ʿĀbidīn also used this concept as a method that takes into account the needs of the people and the general interests of society. Ibn ʿĀbidīn’s way of defining and applying siyāsa sharʿiyya is also compared with the disagreements among classical jurists regarding the scope of siyāsa sharʿiyya. Some jurists of the classical period limited the scope of siyāsa sharʿiyya to the field of criminal law (ʿuqūbāt). According to this approach, siyāsa sharʿiyya is confined to the regulation and application of punitive measures. Another group of jurists, however, argued that siyāsa sharʿiyya should be evaluated from a broader perspective and could be applied in all areas of life. This broader approach envisages the application of siyāsa sharʿiyya in every aspect of society, including social, economic, military, and political matters. Ibn ʿĀbidīn adopted this second approach, viewing siyāsa sharʿiyya as a method that could be applied not only in criminal rulings but also in all aspects of life. From this perspective, siyāsa sharʿiyya is not limited to crime and punishment but is a legal and political tool that intervenes in the general administration of society, public order, economic activities, military affairs, and other social issues. The rulings given by Ibn ʿĀbidīn based on siyāsa sharʿiyya reflect this comprehensive approach. In conclusion, this article provides an analysis of Ibn ʿĀbidīn’s views on siyāsa sharʿiyya. He used siyāsa sharʿiyya as a method that considers public welfare in accordance with the general objectives of Sharia and applied this method in all areas of life. His broad understanding of siyāsa sharʿiyya offers an important perspective on how the governance and legal system of an Islamic state should be shaped. Ibn ʿĀbidīn’s views emphasize that legal and political decisions should be made in accordance with the Sharia’s aim of ensuring justice and order. This understanding demonstrates the dynamic nature of Islamic law and its capacity to adapt to social changes.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | İslam Hukuku |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2024 |
Gönderilme Tarihi | 24 Eylül 2024 |
Kabul Tarihi | 15 Aralık 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 10 Sayı: 2 |
Yakın Doğu Üniversitesi İslam Tetkikleri Merkezi Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.