Son dönemde Türk hukuk sisteminde yeni gelişmeler yaşanmıştır. Bunların başında anayasa değişiklikleri gelmektedir. Ayrıca Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapılma hakkının tanınması da bir dönüm noktası sayılabilir. Çünkü Türkiye’nin uluslararası arenada başını ağrıtan konulardan birisi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yapılan başvurular gelmektedir. Bu başvuruların temel noktasını Türk adalet sisteminde tıkanmaların yaşandığı yerde çare olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin görülmesi oluşturmaktadır. Bu mahkemeden çıkan kararların çoğu Türkiye’nin aleyhine olmaktadır ve devlet ciddi tazminat cezalarına çarptırılmaktadır. Yeni getirilen düzenle hukuk sisteminin içinde buna bir alternatif getirilmiş ve mağdurların Anayasa Mahkemesi’ne başvurmalarının önü açılmıştır.Osmanlı adalet sisteminde de bireysel başvuruyla ilgili düzenlemeler mevcuttur. Osmanlı yargı sisteminde mahkemeler şer’î mahkemelerdir; bunun bir üst kurulu ise Divan-ı Hümayun’dur. Divan-ı Hümayun aslında devlet işlerinin devlet reisi olan padişah adına görüşüldüğü yani onun adına karar alınan, daha doğrusu karar almasına yardım edilen bir yerdir. Başka bir deyişle hükümdarın özel danışma organıdır. Divan-ı Hümayun adli yönden de en yüksek temyiz merciidir. Osmanlı devleti içerisinde aslında doğrudan bir temyiz usulü yoktur. Bir davadan çıkan sonuçtan hoşnut olmayanlar, Divan-ı Hümayun’a başvurabilmişler ya da Divan-ı Hümayun istediği davayı tekrar görüşüp karara bağlayabilmiştir. Divan’ın temyiz mercii olarak yüklendiği görevler, kazaskerlerce yürütülmüştür. Onlar şikayet dinleme ve davaya bakma işlemini kendi dairelerinde görmüşlerdir.
Son dönemde Türk hukuk sisteminde yeni gelişmeler yaşanmıştır. Bunların başında anayasa değişiklikleri gelmektedir. Ayrıca Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapılma hakkının tanınması da bir dönüm noktası sayılabilir. Çünkü Türkiye’nin uluslararası arenada başını ağrıtan konulardan birisi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yapılan başvurular gelmektedir. Bu başvuruların temel noktasını Türk adalet sisteminde tıkanmaların yaşandığı yerde çare olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin görülmesi oluşturmaktadır. Bu mahkemeden çıkan kararların çoğu Türkiye’nin aleyhine olmaktadır ve devlet ciddi tazminat cezalarına çarptırılmaktadır. Yeni getirilen düzenle hukuk sisteminin içinde buna bir alternatif getirilmiş ve mağdurların Anayasa Mahkemesi’ne başvurmalarının önü açılmıştır.Osmanlı adalet sisteminde de bireysel başvuruyla ilgili düzenlemeler mevcuttur. Osmanlı yargı sisteminde mahkemeler şer’î mahkemelerdir; bunun bir üst kurulu ise Divan-ı Hümayun’dur. Divan-ı Hümayun aslında devlet işlerinin devlet reisi olan padişah adına görüşüldüğü yani onun adına karar alınan, daha doğrusu karar almasına yardım edilen bir yerdir. Başka bir deyişle hükümdarın özel danışma organıdır. Divan-ı Hümayun adli yönden de en yüksek temyiz merciidir. Osmanlı devleti içerisinde aslında doğrudan bir temyiz usulü yoktur. Bir davadan çıkan sonuçtan hoşnut olmayanlar, Divan-ı Hümayun’a başvurabilmişler ya da Divan-ı Hümayun istediği davayı tekrar görüşüp karara bağlayabilmiştir. Divan’ın temyiz mercii olarak yüklendiği görevler, kazaskerlerce yürütülmüştür. Onlar şikayet dinleme ve davaya bakma işlemini kendi dairelerinde görmüşlerdir.
Bölüm | Makaleler |
---|---|
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 23 Şubat 2015 |
Gönderilme Tarihi | 23 Şubat 2015 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2014 Cilt: 4 Sayı: 8 |
-