Kişinin hayat, sağlık ve vücut bütünlüğüne ilişkin olarak yapılacak her
türlü müdahale, onun yararına olsa dahi hukuka aykırıdır. Zira söz konusu
müdahaleler kural olarak vücut bütünlüğüne saldırı niteliği taşır. Bir tıbbî mü-
dahalenin hukuka uygunluğunu belirleyen temel koşul, hastanın söz konusu
müdahaleye ilişkin aydınlatma üzerine serbestçe vereceği rızasıdır. Nitekim
hastanın rızasının hukuken geçerli olabilmesi için, onun neye rıza gösterdiğini
bilmesi gerekmektedir.
Rızanın geçerliliği, yapılacak müdahale hakkında aydınlatılmış olmanın
dışında, hastanın bu rızayı bildirmeye ehil olmasına, daha açık ifadeyle kendi
üzerinde yapılacak tedavi ve müdahalenin önemini ve sonuçlarını anlama ile
değerlendirme yeteneğine sahip olmasına da bağlıdır. Rıza ehliyetinin bulunup
bulunmadığına yönelik tespit, hekim tarafından yapılacaktır. Rıza ehliyetinin,
iradeyi sakatlayan nedenlerle ortadan kalkması yahut sakatlanması mümkündür.
Hastalık, ölüm korkusu veya şiddetli ağrı-sancı çekmek gibi durumlar,
kural olarak iradeyi sakatlayan nedenler arasında yer almamakla beraber, her
somut olayda ayrıca değerlendirilmesi gereken hususlardır. Anılan sebeplerle
hastanın rıza ehliyetinin sakatlandığı sonucuna varılması durumunda ise,
tıpkı bilinci kapalı olan hastaya yapılan müdahalede olduğu gibi, varsayılan
rızadan yola çıkılarak tıbbi müdahalede bulunma yükümlülüğü ortaya çıkar ve
söz konusu müdahale nedeniyle hekimin herhangi bir sorumluluğu söz konusu
olmaz. Bu bağlamda aşağıda incelenen mahkeme kararında, şiddetli ve dayanılmaz
ağrı çeken hastanın rıza ehliyetinin bulunup bulunmadığı meselesi
tartışılmış ve nihayetinde şiddetli ağrının rıza ehliyetini ortadan kaldırdığına
ilişkin genel geçer bir kuralın bulunmadığı ifade edilmiştir.
Hekim hasta tıbbî müdahale şiddetli ve dayanılmaz ağrı rıza ehliyeti rıza ehliyetinin sakatlanması
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | KARAR İNCELEMESİ |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 24 Şubat 2016 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2016 YBHD 2016/1 |