The originality of scientific studies can fundamentally be ensured by complying with ethical rules. The prohibition of plagiarism can be accepted as the first of these rules. It can be said that the prohibition of plagiarism has the essence which is intended to protect the connection of any idea with the first work in which it was put forward. It has arised that the work which is created by the author -knowingly or unknowingly or intentionally or unintentionally- by plagiarizing from the existing works belonging to others or himself, has no any scientific validity with the detection of plagiarism. In addition to the sanction of the person and the work in the scientific field, plagiarism has some other legal consequences for the perpetrator as well. In this context, administrative and criminal proceedings had been envisaged by the legislator. The comparative evaluation of the criminal provision in the Law on Literary and Artistic Works regarding plagiarism because it has been generally ignored and the relevant articles of the Turkish Criminal Law have formed the focus of the article. In the study, the importance of the benefit that has been provided by the work and the loss which has been caused by the work containing plagiarism, in terms of applying to the two laws in question, had been analyzed in particular. Forasmuch, unfair benefits and losses -especially public losses- have occured as a result of plagiarism in scientific studies due to the fact that they are taken into account in gaining the right to the academic title and therefore to the staff and wages in return for this title. Furthermore, by considering the distinction between fraud and qualified fraud within the scope of the Turkish Criminal Law, it had been evaluated which elements of these two crimes are realized with the act of plagiarism. Finally, the penal sanctions that can be applied in the case of participation in the act of plagiarism had been also evaluated in the study.
Bilimsel çalışmaların özgünlüğü temel olarak etik kurallara riayetle sağlanabilmektedir. Bu kuralların başında ise intihal yasağı gelir. İntihal yasağının herhangi bir fikrin, ortaya atıldığı ilk eser ile irtibatının korunmasına yönelik mahiyette olduğu söylenebilir. Doktrinde genel kabul gören görüşe göre yazarın bilerek ya da bilmeyerek başkalarına ya da kendisine ait mevcut eserlerden aşırma yaparak oluşturduğu eserin, intihalin tespitiyle birlikte bilimsel bir geçerlili- ğinin bulunmadığı ortaya çıkmaktadır. Konuya ilişkin ulusal mevzuatta ise yalnızca başkalarına ait eserlerden yapılan aşırmalar intihal olarak kabul edilmektedir. Esere ilişkin bilimsel alandaki yaptırımın yanında intihalin, fail açısından birtakım hukuki sonuçları da bulunmaktadır. Bu çerçevede kanun koyucu tarafından idari ve cezai yargılama öngörülmüştür. Genellikle göz ardı edilmesi nedeniyle intihale ilişkin Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’ndaki cezai hüküm ile Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddelerinin karşılaştırmalı olarak değerlendirilmesi, makalenin odak noktasını oluşturmaktadır. Çalışmada özellikle intihal barındıran eser üzerinden sağlanan fayda ile uğranan zararın, söz konusu iki kanuna başvuru noktasındaki önemi analiz edilmiştir. Zira akademik unvana ve dolayısıyla bu unvan karşılığındaki kadro ve ücretlere hak kazanılmasında dikkate alınmaları nedeniyle bilimsel çalışmalarda yapılan intihâller neticesinde haksız menfaat ve -başta kamu zararı olmak üzere- zarar oluşmaktadır. Ayrıca Türk Ceza Kanunu kapsamındaki dolandırıcılık ile nitelikli dolandırıcılık arasındaki ayrım gözetilerek intihal eylemiyle bu iki suç- tan hangisinin unsurlarının gerçekleştiği değerlendirilmiştir. Bu değerlendirmelerde yazarın kendi eserlerinden yapmış olduğu aşırmaların durumu da analiz edilmiştir. Çalışmada son olarak intihal eylemine iştirak hâlinde uygulanabilecek cezai müeyyideler de değerlendirme konusu yapılmıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Hukuk |
Bölüm | KAMU HUKUKU MAKALELERİ |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 29 Ocak 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Sayı: 1 |