Araplarda putperestlik yaygın olup, her kabilenin kendine ait putları ve
putlarına ait mekânları mevcuttu. Zülhalesa da, Araplarda veya diğer
coğrafyalarda gördüğümüz mekân/hac yeri ilahlarından biridir. Hz. İbrahim’den
beri bölgede saygınlığı devam eden Kâbe’ye nazîre veya benzeşme
olsun diye inşa edilmiştir. Bölgede bulunan “el-Halasa” adlı bir putun
üzerine Kâbe olarak bina edilmiş ve böylece “Zülhalesa” ismiyle şöhret
yapmış ve “el-Ka’betü’l-Yemâniyye” diye de anılmıştır. Bu Beyt, bilhassa
Has’am, Becîle, Devs ve Ezdü’s-Serât kabilelerince saygı gösterilen bir
mekân olmuştur.
Zülhalesa’nın da hizmetçi ve koruyucuları vardır, onlar da, Benû Bâhile
b. Âsûr’dan Benû Ümâme veya Hâris b. Ka’b, Cürm, Zebîd, Ğavs b. Mürr
b. Üdd ve Benû Hilal b. Âmir olarak geçmektedir.
Kâbe-i Şerif’e gösterilen saygı ve onun etrafında yapılan ibadet ve diğer ritüellerin
tamamımın, bu Beyt için de yapıldığını görmekteyiz: Tavaf etme,
kurban kesme, adaklar adama, hediyeler sunma ve huzurunda fal okları
çekilmesi gibi. Diğer birçok kabilenin ve tapınağın ibadetinde olduğu gibi
Zülhalesa için de hususi bir telbiye vardır. Huzurunda fal oklarının çekilmesi
ve kadınların putun sâdinine/kâhinine giderek, doğurganlığını
konuşması, Zülhalesa’nın toplum nezdindeki değerini göstermektedir.
Tepesine bir çeşit taç işlenmiş beyaz kuvars kristal bir taş olup, üzerine
asma şeklinde yapraklı, taneli ve kokulu bir sarmaşık bitki dolanmış,
dikkat çeken veya gariplik uyandıran heybetli bir taş/heykeldir. Ne zaman
yapıldığı bilinmemekle beraber, bu tarihi Amr b. Lühay’ın Mekke
ve civarına putperestliği getirdiği zamana kadar götürmenin mümkün
olduğu düşünülebilir.
Zülhalesa, Mekke ile Yemen arasında Mekke’ye yaklaşık 200 km.lik bir
mesafede olup, Mekke’nin fethinden bir müddet sonra civardaki putlar
ve puthaneler kaldırılırken, Zülhalesa’nın da Hz. Peygamber’in Cerir b.
Abdillah komutasında gönderdiği seriyye ile yıkılıp yakılmış ve yerle bir
edilmiş olduğunu görmekteyiz.
Zülhalesa’yla ilgili rivayetler, onun dişi yani ilahe/tanrıça kabul edildiğini
göstermektedir. Huzurunda yapılan ritüeller ve ona gösterilen saygının
biçimi, bunun en iyi göstergesi olup, bereket ve verimliliği sembolize ettiği
anlaşılmaktadır. Aslında sürekli yeşil kalmayı başarabilen meyveli ve
yapraklı bir sarmaşıkla donanmış bir taşın, zaten taşın ve ağacın kutsandığı
bir toplumda, tanrıça olarak görüldüğünü düşünebiliriz.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Mayıs 2017 |
Gönderilme Tarihi | 2 Şubat 2017 |
Kabul Tarihi | 3 Mart 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Cilt: 3 Sayı: 1 |