Belli bir sınır içerisinde kavranmak istendiğinde, her simge ya da imgenin belli bir toplumun dünyayı kavrama, sunma, temsil etme biçimine gönderme yaptığını söyleyebiliriz. İmge ve simge, söz konusu edilen toplumun her türden sanatsal, kurgusal, metinleştirilmiş folklorik ürünleri aracılığıyla, özel olarak toplumu temsil edenlerin yanında, genel olarak insan düşüncesinin işleyişini kavramaya olanak sağlar. Bu da imgenin özel ve geneli kapsayan simgesel yapısının temel özelliklerinden birisinin çoklubelirlenim olduğunu söylemeye götürür. İmge, tek bir şeye gönderme özelliğiyle, bireysel belirlenimleri yanına kültürel belirlenimler eklenerek evrensel bir değer kazanabilmektedir. Bir simge değeri taşıdığından, her imgenin rastgele anlamlar yüklenmek yerine anlamı bağlamsal kullanımlarla güncellenmektedir; bu yolla kökensel anlamının değişik dönemlerde sürdürülmesine olanak sağlanır. İmgelerin yoğun olduğu mitlerin doğasında bulduğumuz, “kılık değiştirerek yinelenebilirlik” özelliği metinlerarası bir okumanın önünü aralar. Gilbert Durand’ın imgelemi çözümleme modeli bir toplumun, toplumu oluşturan bireylerin düşünme, inanma, yaşama biçimlerini kavramada temel bir kavramsal alan ve model sunma arayışıdır. Bu nedenle araştırmacı, antropoloji, toplumbilim, psikanaliz ve psikoloji başta olmak üzere, değişik uğraş alanlarının verilerini toplumların inanma biçimleri, temsilleri, folklorları vb. aracılığıyla, değişik imge, simge ve arketipler üzerinden tanımlayıp sınıflandırır. Yaklaşımından, G. Durand’ın salt belli bir toplumsal grup üzerinde odaklanmadan, eski olduğu kadar yeni kültürel ve düşünme biçimlerini, uygarlıkları karşılaştırmalı bir perspektifte ele aldığı kolaylıkla anlaşılacaktır. Temel amacı değişik kültürlerin, toplumların, bireylerin yarattıkları imgelem biçimleri arasındaki benzerlikleri ve ayrımları ortaya koymaktır. Bunun için, imgelerin/simgelerin “aydınlık ve karanlık düzen/yapı” başlığı altında sınıflandırmasını yaparak işleyişlerini ve işlevlerini kavramaya uğraşır. Bu çalışmada, önce söz konusu iki düzenin oluşum koşullarını doğru kavrayabilmek adına, yaklaşımın temel güdüleri ve buna bağlı olarak kimi kavramların neler oldukları üzerinde duracağız. Konuya bir giriş niteliğindeki bu bölümde amacımız yaklaşımın bilgikuramsal (epistemolojik) çerçevesini belirlemektir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sanat ve Edebiyat |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 20 Haziran 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Sayı: 19 |