İhsan Oktay Anar, beşinci romanı Suskunlar’da (2007), şiddetin toplumsal nedenlerini irdeler ve kitabın kurgusunu tarihî bir çerçeveye oturtarak, şiddetin ana sebebinin belli bir anlayıştan kaynaklandığının ve bu anlayışın da sadece Osmanlı döneminde görül- mediğinin, bugün de hâlâ varlığını sürdürdüğünün altını çizer. Anar, eski Yunan filozof Platon’un idealist felsefesini, çağdaş Fransız felsefeci Jacques Derrida’nın logosentrizm eleştirisi çerçevesi içinde ele alarak Platonik felsefeye eleştirel bir yorum katar. Derri- da’ya göre Batı felsefesi Platon’dan beri hep logosentrik bir yapıya sahip olmuştur: Lo- gosentrik düşünce ikili zıtlıklar üzerine kurulan düalist bir sistem inşa etmiştir ve sonuç olarak da hiyerarşi ve eşitsizliğe sebep olmuştur. Anar da, Suskunlar’da bu hiyerarşik düşünce sisteminden, içinde şefkat ve alçakgönüllülüğü barındıran sevgiyi besleyerek çıkılabildiğini öne sürer, çünkü ancak sevgi bu ayrımcı tutumu aşıp, insanları tekrar birleşme yoluna götürebilir. Romanda logosentrik düşüncenin eleştirilmesinin başlıca nedenlerinden biri de, bu düşüncenin başkalarının ötekileştirilmesine sebep olmasıdır. Egemen sistemin altyapısını sağlayan logosentrik düşünce, otoriteyi logosun simgesi hâline getirerek, otoriter ofsisteme karşı itaat bekler ve düzene uyan herkesi ‘bizden’ olarak değerlendirken, uymayanları da dışlayarak onları ‘bizden olmayan’ ötekiler ha- line getirir. Suskunlar, logosentrik düşüncenin bu ayrıştırıcı ve düalist niteliğine karşın sevgi ve şefkatin gücünü vurgular, çünkü sevgi ayrıştırmak yerine birleştirir. Sonuç ola- rak da roman ikili zıtlıkların hâkim olduğu düalizmi bozarak, bu düşünce sisteminin altında yatan şiddet ve ikiyüzlülüğe karşı çıkar.
İhsan Oktay Anar’s fifth novel Suskunlar (2007) explores the social causes of vi- olence and underscores how a certain form of violence has been persisting throughout history, because its roots lie in a certain way of thinking that has not only prevailed during the Ottoman period, but is still visible today. In this novel Anar views Platonic philosophy through the critique of French philosopher Jacques Derrida’s concept of logocentrism, as Derrida claims that logocentrism has a long history in Western philosophy and goes back to Plato and beyond. The major reason for the critique of logocentrism lies in the fact that this system of thought relies on a dualist way of thinking that is hierarchical and leads to the marginalisation of those who do not fit into the superior pair of binary opposites. In Suskunlar, Anar underscores the deconstructive power of a form of love that combines compassion and humility, because only such a kind of love can break the boundaries of opposites and recombine what has been separated. Doing so Anar underscores society’s underlying violence and hypocrisy.
İhsan Oktay Anar Suskunlar logocentrism deconstruction love.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sanat ve Edebiyat |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Aralık 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Sayı: 26 |