http://www.vajehyab.com/?q=%D8%AF%D9%84&d=en: (erişim tarihi 28.11.2018)
Kanar, Mehmet (2003). Örnekli Etimolojik Osmanlı Türkçesi Sözlüğü, İstanbul: Derin Yay.
Kanar, Mehmet (2008). Farsça-Türkçe Sözlük, İstanbul: Say Yay.
Kanar, Mehmet (2009). Farsça-Türkçe Sözlük, İstanbul: Say Yay.
Küçük, Sabahattin (1994): Bakî Dîvânı, Ankara: Türk Dil Kurumu Yay.
Mermer, Ahmet (1991). Mezâkî-Hayatı, Edebî Kişiliği ve Divanının Tenkidli Metni, Ankara: Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Kültür Merkezi Yay.
Muhammed Muîn (1382).Ferheng-i Fârîsî, Tahran: Kitâbhâne-i Millî-yi İrân.
Pakalın, Mehmet Zeki (1993). Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü I, İstanbul: Milli Eğitim Bakanlığı Yay.
Şemseddin Sami (2004). Kâmûs-ı Türkî, İstanbul: Çağrı Yay.
Tarlan, Ali Nihad (1992). Necâtî Beg Divan. Ankara: Akçağ Yay.
Türk Dil Kurumu (1965). XIII. Yüzyıldan Beri Türkiye Türkçesiyle Yazılmış Kitaplardan Toplanan Tanıklarıyla Tarama Sözlüğü II: C-D, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yay.
Yahya Kaçar, Gönül (2012). Klâsik Türk Mûsikîsi Güftelerinde Osmanlıca Kelime ve Terkîbler, Ankara: Maya Akademi Yay.
Ziya Şükûn (1996). Farsça Türkçe Lûgat: Gencine-i Güftâr, Ferheng-i Ziyâ II, İstanbul: Milli Eğitim Bakanlığı Yay.
“Dil” sözcüğü, Türkçe sözlüklerde; “gönül,
kalp, dil, yürek, niyet ve esir” olarak anlamlandırılmaktadır. Ancak sözcük,
her ne kadar bu anlamların tümünü karşılasa da Klasik Türk Edebiyatında daha
çok “duygunun merkezi olan gönül” manasıyla yorumlanmış; hatta sözcükle oluşan pek
çok tamlamada da bu anlam ön plana çıkmıştır. Ancak kimi şiir örnekleri
incelendiğinde “dil”in sözlüklerde yer alan bu anlamları karşılamadığı düşünülmüştür.
Bu amaçla birçok sözlük ve kaynak taranmış ve “dil”in “karın” anlamına da
geldiği tespit edilmiştir. Bu anlam, Klâsik Türk Şiirinde geçen hemen her
şiirde sözcüğün yeniden yorumlanmasına imkân tanımakla kalmamış; dil ile ilgili
tamlamaların da yeniden ele alınması gerektiğini göstermiştir. Örneğin “dil
yarası” (puhte-i dil, zahm-ı dil, dil-i mecrûh, dil-efgâr), pek çok beyitte bir
hastalığa işaret etmekte ve “karında oluşan yara” olarak nitelendirilmektedir. Çalışmayı
sınırlandırmak açısından söz konusu makalede “dil yarası”nın bu anlamı üzerinde
durulacak ve yaranın nasıl oluştuğu, neye benzediği ve tedavisinin neler olduğu
araştırılacaktır.
http://www.vajehyab.com/?q=%D8%AF%D9%84&d=en: (erişim tarihi 28.11.2018)
Kanar, Mehmet (2003). Örnekli Etimolojik Osmanlı Türkçesi Sözlüğü, İstanbul: Derin Yay.
Kanar, Mehmet (2008). Farsça-Türkçe Sözlük, İstanbul: Say Yay.
Kanar, Mehmet (2009). Farsça-Türkçe Sözlük, İstanbul: Say Yay.
Küçük, Sabahattin (1994): Bakî Dîvânı, Ankara: Türk Dil Kurumu Yay.
Mermer, Ahmet (1991). Mezâkî-Hayatı, Edebî Kişiliği ve Divanının Tenkidli Metni, Ankara: Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Kültür Merkezi Yay.
Muhammed Muîn (1382).Ferheng-i Fârîsî, Tahran: Kitâbhâne-i Millî-yi İrân.
Pakalın, Mehmet Zeki (1993). Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü I, İstanbul: Milli Eğitim Bakanlığı Yay.
Şemseddin Sami (2004). Kâmûs-ı Türkî, İstanbul: Çağrı Yay.
Tarlan, Ali Nihad (1992). Necâtî Beg Divan. Ankara: Akçağ Yay.
Türk Dil Kurumu (1965). XIII. Yüzyıldan Beri Türkiye Türkçesiyle Yazılmış Kitaplardan Toplanan Tanıklarıyla Tarama Sözlüğü II: C-D, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yay.
Yahya Kaçar, Gönül (2012). Klâsik Türk Mûsikîsi Güftelerinde Osmanlıca Kelime ve Terkîbler, Ankara: Maya Akademi Yay.
Ziya Şükûn (1996). Farsça Türkçe Lûgat: Gencine-i Güftâr, Ferheng-i Ziyâ II, İstanbul: Milli Eğitim Bakanlığı Yay.