Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) kurulduktan 1960’lı yıllara kadar,
oldukça dar bir görev alanına sahip olmuştur. Kurumun özellikle 1965’te çıkan
kanundan sonra toplumsal hayata etkisi daha çok hissedilir hale gelmiş; regülatif
yönü artmıştır. Siyasi iktidarların, dînî alanı kontrol etme, tanzim etme ve
dinin toplumsal alan üzerindeki etkisinden yararlanma istekleri Kurumu
güçlendiren temel unsurlardır. DİB etrafında temsil tartışmaları, Kurumun
regülatif yönünün toplumsal alanda daha hissedilir hale geldiği 1960’lı
yıllardan sonra başlamıştır. Öte yandan Aleviliğin, kentleşme sonrası aldığı
yeni görürümler bu taleplerin temel itici faktörü olmuştur. Göç süreci
Aleviliği derinden etkilemiş ve dini muhtevasına siyasal ve modernist yeni
unsurlar eklemiştir. Bu süreç, kamusal alanda kimlik eksenli talepleri
artırmıştır. Bu talepler, dini bir muhteva sergilemekle beraber daha çok
modernizmin ürettiği kimlik eksenli bir görünüme işaret eder. 2000’li yıllar
itibarıyla bu mesele, Avrupa Birliği ve İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin dâhil
olduğu ulus ötesi boyutlar kazanmıştır. Son olarak, mesele 2015 yılında
Yargıtay’ın verdiği bir kararla da iç hukukta yeni bir evreye taşınmıştır.
The Presidency of
Religious Affairs had a narrow mandate from its establishment until the 1960s.
Especially after a law that was enacted in 1965, the influence of this institution
on social life has become much more concrete, and its regulative character has
become stronger. The desires of political powers to control and regulate the
religious field and utilise the influence of religion on society are among the
factors that have strengthened the institution. Discussions of representation
involving the Presidency of Religious Affairs have begun after the 1960s during
which its regulative aspect has become more pronounced in society. On the other
hand, the new outlooks that Alevism has gained after urbanisation have become
the driving force for representative
demands. The migration process has influenced Alevism deeply, and added
new political and modernist elements to its religious content. This process has
increased demands relating to identity in the public sphere. Although these
demands contain a religious content, it more indicates an identity debate
brought by modernism. As of the 2000s, this issue has gained international
appearances involving the European Union and the European Court of Human
Rights. Lastly, the issue has moved to a new level with a decree made by the
Court of Cassation in 2015.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Makaleler |
Authors | |
Publication Date | July 16, 2019 |
Published in Issue | Year 2019 Volume: 33 Issue: 3 |