İnsan Hakları, siyasal sistemlerin monarşi ya da aristokrasiden demokrasiye
doğru evrildiği dönemde ortaya çıkmış ve insanın sırf insan olması hasebiyle sahip
olduğu hakları tanımlamak üzere kullanılan doğal haklar öğretisinin bir uzantısı olarak
günümüze kadar gelmiştir. Temeli doğal haklar öğretisine dayanmasına rağmen insan
hakları günümüzde uzun bir normlar listesini kapsamına dâhil etmiş durumdadır.
İnsan Haklarının, bireyi öncelemesi ve gerek toplum gerekse devlete karşı bireyi ve
onun temel ve doğal haklarım muhafaza etmesi hasebiyle bireylerin devlete karşı siyasi
bir talebi olduğu sıkça zikredilmektedir. Günümüzde insan haklarına dayalı bir
devletin tercih edilebilir bir siyasal sisteme sahip olduğu düşünülmekte ve insan
haklarının korunması ve geliştirilmesi için çaba harcanması gerektiği sürekli
tekrarlanmaktadır. Peki, bunun için yapılması gereken nedir? İnsan Haklarını hukukî
bir buyruk olarak mı yoksa ahlâkî bir buyruk olarak kabul edip içselleştirmek mi?
Hangisi insan haklarının gerçek anlamına kavuşmasına ve insanlığa yaraşır bir şekilde
uygulanmasına zemin hazırlar?
Primary Language | tr;en |
---|---|
Journal Section | Makaleler |
Authors | |
Publication Date | December 4, 2010 |
Submission Date | December 4, 2010 |
Published in Issue | Year 2007 Issue: 16 |