Öz
Derin Ekoloji Akımının ilk öncülerinden biri de Henry David Thoreau’dur. Thoreau,
Ekolojik sisteme bireysel üyeliğini Walden Gölü kıyısındaki bir biyo bölgede kendisinin inşa ettiği
kulübede iki yıl, iki ay süreyle tek başına yaşayarak kanıtlamaya çalışmıştır. Merkezileşme
hiyerarşisi ve hükümranlığının emirlerine direnen Henry David Thoreau’nun Walden Gölü
kıyısında yeni bir hayat kurmaya karar verdiğinde doğa ile insan ilişkileri çerçevesinde
kesinleşmiş kanaatleri vardır. Ömür sürdüğü 1800’li yılların Amerika Birleşik Devletlerinde bir
davette özenle hazırlanmış mükellef bir sofradan, ev sahibinin soğuk nezaketi ve toplumsal
kuralların etkisiyle aç kalkarken, Walden Gölü kıyısındaki barakasında sıçan eti yemek bile
onun için çevreyle bütünleşmek için tercih edilebilecek bir özgürlüktü. Üstelik doğada var olan
besin zinciri sıralamasını hiçe sayarak tadını beğenmediği bu eti yemeyi normal kabul etmiş,
kendince doğanın insanlara dayattığı yapıyı esas almıştı.
Henry David Thoreau, toplumsal kural ve kabulleri reddeder. Onun eleştirilerinden din
kurumu da nasibini alır. Hıristiyanlık, insan topluluklarınca gelişmiş bir toprak işleme yöntemini
öğütlediği için kabul görmüştür. Hıristiyan olmakla insanlar dünya için bir aile konağı, öbür
dünya için bir aile mezarlığı inşa ettikleri düşüncesindedir. O, ilkel çağlardaki hayat tarzının
basitliği ve yalınlığının insana doğanın sahibi değil, misafiri olduğu gerçeğini anlattığı fikrindedir.
Henry David Thoreau, lüks konut talebi ve modanın gereksizliği üzerinde ısrarla durur.
Maymunca bir eğilim olduğunu düşündüğü modayı, sefahat düşkünü olanların yarattığı
kanaatindedir. Kendini doğayla uyumlu olarak geliştirme, daha fazla kitap okuma fırsatı
bulabilmek ve zaman kazanmak için odasındaki üstü mermer kaplı komodinini çöpe atar. O
böylelikle komodinin üzerindeki tozu almak ve temizlemek külfetinden kurtulmanın yanı sıra
boşa harcanacak bir zamanı kazandığını ve gereksiz bir eşyayı hayatından çıkardığına
inanmaktadır.
Walden Gölü kıyısında yaşamaya başlamakla insanın istediği takdirde kalın giysilerle,
modern ve konforlu evlere ihtiyacı olmadan, çok ucuz maliyetlerle tabiat ile iç içe
yaşanabileceğini ispata kalkışmıştır. O bu yolla, sade bir hayat sürecek, doğayla uyum içinde
olacak daha fazla kitap okuyacak ve kendisini geliştirmeye fırsat bulacaktır. Zamanı kendisi
planlayarak boşa harcamayacak, iyi yaşayacak ve kendini ruhen geliştirip olgunlaşacaktır.