Doğasında protestoyu ve muhafazakarlığı barındıran popülizm ile beslenen Avrupa’daki bazı siyasi partiler, bulundukları toplumları homojen yapıda kabul etmektedirler. Kendilerini de hem bu yapının hem de bu yapıdaki insanların çıkarlarını korur görmektedirler. Buradan hareketle de siyasi temsilde kendilerinin öne çıkmaları gerektiğini savunurlar. Homojen yapının dışındakiler tehdit olarak ve toplumun çıkarına aykırı olarak konumlandırılırlar. Dışarıdakiler içeriye girdiklerinde kayba yol açan unsurlar olarak görülürler. İş kaybı, kültür kaybı, kimlik kaybı ve otorite kaybı temel endişe kaynaklarıdır. Piyasa ekonomisinin krizlere yatkın doğası da tehdit olarak konumlandırılır. Küreselleşme, bölgesel bütünleşmeler, uluslararası örgütler hep risk yaratan unsurlar olarak kabul edilir. Dolayısıyla Avrupa bütünleşmesi, yani AB, özellikle Avrupa’daki sağ popülist partilerce olumsuzlukla anılır. Göçmenler ve AB ortak politikalarının üye ülkeler için gerektirdikleri son dönemlerde iyice karşıtlık yaratan faktörler haline gelmiştir. Buna Türkiye ile ilişkileri ve işbirliklerini de eklemek gerekmektedir. Bu makalede, popülizmin kısaca tanımı yapıldıktan sonra Avrupa bütünleşmesinin temel dinamikleri hatırlatılacak, ardından Avrupa’da popülizmin lokomotifini oluşturan aşırı sağ siyasetin yükselişi ve bu siyasetin pratiğe yansımaları ortaya koyulacaktır. Son olarak, bu pratikte karşılık bulan Türkiye-AB ilişkilerinin güncel bir irdelemesi yapılacak, buradan hareketle de popülizmden ve sağ siyasetten etkilenen Türkiye-Almanya ilişkileri değerlendirilecektir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Uluslararası İlişkiler |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Ekim 2018 |
Gönderilme Tarihi | 1 Haziran 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Popülizmle Dönüşen Avrupa ve Türkiye AB İlişkilerinin Geleceği |