ABD ile Avrupa arasındaki siyasal, ekonomik ve askeri veçheleri bulunan Atlantik-ötesi ilişkiler, özellikle İkinci Dünya savaşı sonrasında beliren Sovyet komünizmi tehdidine karşı yapılan işbirliğine dayanmaktadır. ABD’nin geleneksel izolasyonizm politikasını terke rastlayan savaş sonrası düzende Atlantik ötesinden sağlanan fonlarla yıpranan ekonomilerin ayağa kaldırılarak Avrupa’nın yeniden inşası bu süreçte önemli rol oynamıştır. Ortak tehdit ve düşmana karşı işbirliği esasına dayanan Avrupa-ABD ilişkileri her dönem güçlü ve istikrarlı ilişkiler ağı görüntüsü vermemiş, ittifak dâhilinde zaman zaman ciddi görüş ayrılıkları yaşanmıştır. Tarihsel süreç içerisinde İngiliz, Fransız ve İsrail askerlerinin ortak icra ettiği 1952-Süveyş Kanal Harekâtına Amerikan muhalefeti, 1960’larda Fransa’nın artan ABD etkisi gerekçesiyle NATO askerî kanadından ayrılması bunlara bir örnektir. Ya da Bosna’da vuku bulan savaşa müdahale yöntemleri gibi birçok sınamalara maruz kalan Atlantik-ötesi ilişkilerde esas kırılma 2003-Irak Savaşında ve Başkan Bush döneminin diğer dış politika uygulamalarında yaşanmıştır. (Asmus, 2003) Trans-Atlantik ilişkilerin alt-üst edilmesi anlamına gelen bu süreçteki görüş farklılıkları Obama dönemiyle kapatılmaya çalışılsa da bu kez 2016 yılından itibaren Başkan Donald Trump’un küresel siyasete de damgasını vuran söylem ve çıkışları ilişkilerde adeta deprem etkisi yaratmıştır. Kimi çevrelerce kopma noktasına geldiği iddia edilen Trans-Atlantik ilişkiler için şafaktaki Joe Biden dönemi karamsar bir çerçeve içinde çizilen Batı ittifakının (ABD+AB) ortakları arasında da yeni bir uyum adına umutların tazelenmesine yol açmıştır. (Oğuzlu, 2020)
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Uluslararası İlişkiler |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Ocak 2021 |
Gönderilme Tarihi | 15 Aralık 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Sayı: 6 |