Objektif bilginin imkânı, bize böyle bir bilgiyi sağlayan yetimizin hangisi olduğu, bilgi edinim sürecinde tecrübenin yerinin ve rolünün ne olduğu sorusuyla ilgili tartışmalar Antik Yunan felsefesine kadar gerilere gitmektedir. Rasyonalistler duyusal algıların aldatıcı olduğunu, objektif bilgiye duyusal verilere açıklık kazandıran düşünceyle ulaşıldığını iddia etmektedirler. Empiristler ise objektif bilginin tecrübeyle elde edildiğini, düşüncenin fonksiyonunun duyumlarla gelen verileri birleştirmek ve ayırmaktan ibaret olduğunu savunmaktadır. Rasyonalistlere göre akıl ve düşünceyle Tanrı’nın varlığının, ruhun ölümsüzlüğünün kesin bir şekilde temellendirilmesi, yani metafizik mümkün görülerken empiristler ise bu konudaki kuşkularını dile getirmişlerdir. 19. yüzyılın sonralarına doğru Mantıkçı Pozitivistlerin anlamlılık ve rasyonelliği olgusal olana indirgemeleri sonucu, metafiziksel önermelerin irrasyonel olduğunu dile getirilmeye başlanmıştır. Yani “Tanrı vardır ya da Tanrı insanları sever” şeklindeki önermelerin doğrulanma imkânı olmadığından anlamsız sayılmıştır. Mantıkçı pozitivistlerin bu iddialarını eleştiren Hick doğrulama ilkesinin teistik önermelere uygulanma imkanını ele almış ve Tanrı kavramı başta olmak üzere metafiziksel kavramların olgusal bir boyuta sahip olup olmadıklarını ortaya koymaya çalışmıştır. Tanrı’ya olan inancın rasyonel olduğunu savunan Hick, dinî tecrübeyi, Tanrı’nın huzurunda olma deneyimini, bunun haklı çıkarımı olarak görmektedir. Bu da dinî tecrübenin epistemolojik değeri sorununu gündeme getirmektedir.
Discussions about the possibility of objective knowledge, what is our ability to provide such knowledge, what is the place and role of experience in the process of acquiring knowledge go back to Ancient Greek philosophy. Rationalists claim that sensory perceptions are deceptive, and that objective information is reached through thought that clarifies sensory data. Empiricists, on the other hand, argue that objective knowledge is acquired through experience and that the function of thought consists of separating and combining data from sensations. According to rationalists, a definitive grounding of the existence of God and the immortality of the soul through reason and thought, that is, metaphysics, was considered possible, while empiricists expressed their doubts on this subject. Towards the end of the 19th century, as a result of the Logical Positivists' reduction of meaningfulness and rationality to the factual, it started to be expressed that metaphysical propositions were irrational. In other words, propositions such as "God exists or God loves people" were deemed meaningless because there was no possibility of verification. Hick, who criticized these claims of logical positivists, discussed the possibility of applying the verification principle to theistic propositions and tried to reveal whether metaphysical concepts, especially the concept of God, have a factual dimension. Hick, who argues that belief in God is rational, sees religious experience, the experience of being in God's presence, as its justification. This raises the question of the epistemological value of religious experience.
Philosophy of Religion John Hick Belief Experiencing-as Revelation
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 15 Temmuz 2023 |
Yayımlanma Tarihi | 15 Temmuz 2023 |
Kabul Tarihi | 23 Mayıs 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Cilt: 12 Sayı: 24 |