In
the history of the western modern era, which faced with drastic changes in
science, economy, politics, and art perspectives, ontological and an
aesthetical correlation between city and body turn into a mechanic and
meaningless structure. This changing is clearly seen “new city designs” of
architects and city planners. Conflicted between sacred, tradition and
modernity creates strange meaning about body and city relations as Sennett
said: “there is a strange destiny when body language has been translated city
space”. This destiny signified that perceiving body is how the city is
perceived. In this article, Two Sides of Relationality: Body and City, we
discuss how body images translate into city plans while inquiring the Ancient
Athen, the Middle Age Roma, the Renaissance Venice, the New Age Paris, and
Modern-Postmodern cities in the context of 20th century. Our argument is
“cities have an onto-anthropologic dynamic space rather than mechanic-static
spaces”. We bring this idea up for discussion via philosophical anthropology
and city planning theories in terms of understanding of body imaginations which
underlies background of global cities.
Body City Freedom Philosophical Anthropology City Sociology-Planning
Şehir ve beden arasındaki
ontolojik ve estetik bağ, tarihsel süreç içinde özellikle modern batıda bilim,
ekonomi, politika ve sanat alanlarında yaşanan büyük değişimlerle mekanik ve
anlamsız bir yapıya dönüşmüştür. Mimarların ve şehir plancılarının “yeni şehir”
tasarımlarında bu dönüşüm açıkça görülmektedir. Sennett’in de belirttiği gibi,
kutsal, gelenek ve modernite arasındaki çatışmada ‘genel beden dili şehir
mekanına tercüme edildiğinde tuhaf bir yazgıyla karşı karşıya kalınmıştır.’ Bu
yazgı bedenin nasıl algılandığıyla bağlantılı olarak şehirlerin nasıl
kurgulandığının da bir göstergesi olmuştur. Bu çerçevede ‘İlişkiselliğin iki
yönü: Şehir ve Beden’ adlı çalışmamızda Antikçağ Atina’sı, Ortaçağ Roma’sı,
Rönesans ve sonrası Venedik’i, Yeniçağ Paris’i ve içinde bulunulan yüzyılda
modern ve postmodern şehirleri inceleyerek 20.yy’da insana-bedene ilişkin
kabullerin şehirlerin yapılandırılması konusunda nasıl bir imaj oluşturduğunu
tartışmaya açacağız. Buradaki temel kabulümüz ‘şehirler, mekanik-statik mekanlar
değil, tıpkı insanlar gibi onto-antropolojik yapıyı temsil eden dinamik
mekanlardır.’ Bu yargıyı felsefi antropoloji ve şehir planlama yaklaşımları
çerçevesinde günümüz küresel şehirlerin arka planında yer alan beden imajına
dair sorularımızı şehir ve beden ilişkisinde tartışmaya açarak
temellendireceğiz.
Beden Şehir Özgürlük Felsefi Antropoloji Şehir Sosyoloji-Planlaması
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Ağustos 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 |