Mahr,which is derived from Islamic
Law, is a legal instrument for the benefit of the female spouses in Islamic
family law. Therefore the subject, the upper and lower limits of the Mahr,
kinds of Mahr (such as mehr-i müeccel and mehr-i muaccel, mehr-i misil and
mehr-i müsamma) have a specific significance in its original system. According
to the doctrine of Turkish positive law, the legal nature of the Mahr has been
determined as “a promise to make a gift (donation)” or “a compensation derived
from divorce”. The General Assembly on the Unification on the Judgements of the
Court of Cassation used a simple contract approach to resolve a dispute over
Mahr and accepted the claims to mahr in 1959. As a result of this approach, the
number of post-divorce disputes has increased and the fair balance based on
equality between the spouses in Turkish civil law has disturbed. Also, the
solutions achieved by this approach do not correspond with Mahr’s original
meaning in Islamic law. Some disputes which the court of Cassation identifed as
a Mahr, can not be described as a Mahr in accordance with Islamic law. It is
thought that in every legal system, family law constitutes an entity with its
own legal instruments which ensure justice between the spouses. Therefore, Mahr
should not be a matter of dispute in Turkish positive legal system. In our
opinion, the ideal solution for this is to regulate Mahr as a natural
obligation in Turkish Civil Law. This kind of provision will neither give harm
to the fair balance betweeen the spouses nor increase the number of post
divorce disputes. On the other hand it will lead spouses to mehr-i muaccel
which is not contrary to Islamic law.
Mahr agreements promise to make a gift (donation) contract about compensation derived from divorce mehr-i müeccel mehr-i muaccel natural obligation.
Mehir İslam-Osmanlı hukuku
menşeili bir kavramdır. Bu nedenle mehrin konusu, alt ve üst limiti, mehr-i
müeccel ve mehr-i muaccel, mehr-i misil ve mehr-i müsamma gibi ayırımlar, İslam
aile hukukunun kendisine has sistemi içerisinde anlam kazanmaktadır. Türk
pozitif hukuk doktrininde mehrin hukukî niteliği “bağışlama sözü verme” ve “boşanmanın
fer’i sonuçlarından tazminat üzerine anlaşma” olarak nitelendirilmiştir.
Yargıtay ise 1959 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararı ile mehri, “bağışlama
vaadi” olarak kabul etmektedir. Mehrin bu şekilde çözümlenmesi, bir yandan
eşler arasında boşanma sonrası uyuşmazlık sayısını artırmakta diğer taraftan
Türk Medeni Kanunu’nda eşler arasında eşitlik esasına dayanan adalet anlayışına
zarar vermektedir. Öte taraftan, bu çözüm tarzı, müessesenin menşei olan İslam
hukuku ile de uyuşmamaktadır. Yargıtay’ın “mehir” adı altında nihayete
erdirdiği ihtilaf konuları İslam hukukuna göre “mehir” olmayabilmektedir.
Kanaatimizce her hukuk sisteminde aile hukuku eşler arasında adaleti tesis
edici araçlarıyla bir bütündür. Bu nedenle mehrin “toplumsal kabulü” göz önünde
bulundurulmalı; ancak müessese “pozitif hukukta” uyuşmazlık konusu olmaktan
çıkarılmalıdır. Bunun için bizce, en ideal çözüm, müesseseyi TMK’nın “aile
cüzdanı ve dinî tören” kenar başlıklı 143. maddesine eklenecek bir fıkra ile
“eksik borç” haline getirmektir. Böyle bir düzenleme, Türk aile hukukunda eşler
arasında eşitlik esasında kurulan adil dengeye zarar vermez; karı koca
arasındaki uyuşmazlık sayısını azaltır ve uygulamaları “mehr-i muaccele”
yönlendirerek İslam hukukuna aykırılık teşkil etmez.
Mehir anlaşmaları bağışlama sözü verme boşanmanın fer’i sonuçlarına ilişkin anlaşma mehr-i müeccel mehr-i muaccel eksik borç.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Hukuk |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2019 |
Gönderilme Tarihi | 14 Aralık 2018 |
Kabul Tarihi | 22 Nisan 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 |
Bu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.