Abstract
Hareketsiz yaşam tarzı, tüm yaş gruplarındaki bireylerin sahip oldukları fiziksel uygunluk düzeylerinde gerilemeye neden olabilmektedir. Covid 19 salgını sürecinin neden olduğu hareketsiz yaşamın, bireylerin fiziksel uygunluk düzeylerinde gerilemeye yol açtığı düşünülmektedir. Bu araştırmanın amacı, covid-19 salgını sürecinde 10-14 yaş aralığındaki çocukların fiziksel uygunluk düzeylerinin belirlenmesidir. Araştırmaya 2020-2021 eğitim yılında Yozgat ilinin Çayıralan ilçesinde, Millî Eğitim Bakanlığı bünyesindeki ortaokul ve lise düzeylerinde öğrenimlerine devam eden toplam 30 öğrenci (15 kız, 15 erkek) gönüllü olarak katılım göstermiştir. Araştırma dahilinde katılımcıların performansla ilişkili fiziksel uygunluklarının belirlenmesi amacıyla 3 adım sıçrama, sağlık topu fırlatma, yıldız çeviklik koşusu, 50 m sürat koşusu ve 9 dk. dayanıklılık koşusu testlerinin uygulamaları gerçekleştirilmiştir. Testlerin uygulamalarından elde edilen verilerin analizinde tanımlayıcı istatistik verilerinden, bağımlı değişkenlere ait ortalamaların karşılaştırılmasında Tek Örneklem t Testinden, örneklemin yaş gruplarına göre karşılaştırılması amacıyla Tek Yönlü Varyans Analizinden ve gruplar arası farklılığın tespit edilmesi amacıyla Scheffe Çoklu Karşılaştırma Testinden yararlanılmıştır. Sonuç olarak; araştırmamızın katılımcılarına ait fiziksel uygunluk performanslarını ifade eden ortalama değerlerin (14 yaş grubu erkeklerin 50 m. sürat testinden elde ettikleri ortalama değer hariç), salgın süreci öncesinde gerçekleştirilmiş ve fiziksel uygunluk açısından bir standart olarak kabul edilen ortalama yüzdelik değerlere göre (Golle vd., 2015) %30’luk dilimin altında kaldığı tespit edilmiştir. Katılımcılara ait yaş gruplarının kendi içerisinde karşılaştırılması sonucunda ise, 12 yaş grubu ile 14 yaş grubu katılımcıların sağlık topu fırlatma testi ortalamaları arasında anlamlı düzeyde farklılığın oluştuğu gözlemlenmiştir (p<0,05). Genel olarak, Covid 19 salgını sonrasında 10-14 yaş grubundaki çocukların fiziksel uygunluk parametrelerinin Avrupa genelinde norm olarak kabul edilen değerlerin çok altında olduğu tespit edilmiştir.