Bireyler ve toplumlar için en temel ihtiyaçlardan biri
‘tanıma’dır. Tanıma bireyin ya da toplumun ‘kendi’ varlığına dönük sorgulamalar
yoluyla gerçekleşirse ortaya çıkan verilerden elde edilen sonuçlar bireysel
veya kolektif kimliği oluşturur. Bu kimliklerden özellikle kolektif kimlik daha
çok temelinde etnik ve milli bağların bulunduğu bir kültür zemininde toplumun
aidiyet arayışının neticesinde oluşturulmakta ve diğer kolektif kimliklerden
bir ayrışmayı da içermektedir. Bu anlamda toplumun ‘kendi’ dışında kalan
‘öteki’ kolektif kimliklere bakışı da ‘imaj’ı oluşturmaktadır.
Kimlik oluşum süreci, toplumlar için uzun bir zamanda
gerçekleşmektedir. Kimliğin ortaya konmasında toplumlar objektif esaslardan
hareket etme çabasındadır. Buna karşılık tanımı yapan yine toplumun kendisi
olduğu için ‘kimlik’ belirli ölçüde sübjektif bir özellik gösterir. İmaj ise
karşı toplum konusundaki önyargı, stereotip ve klişelerden hareketle
oluşturulur. Yazılı metinler içerisinde özellikle romanlar; kolektif kimlik ve
imaj üretmek, yaymak için en ideal araçlardır. Yazar anlatı türündeki
metinlerde; kahramanlar, olaylar üzerinden eserin ait olduğu ve en çok ilişki
kurduğu toplumla ilgili oldukça zengin kimlik ve imaj unsurları paylaşır.
Modern Kazak edebiyatının usta yazarlarından Beksultan
Nurjekeulı’nın 2016 yılında tarihi vesikalardan da faydalanarak yazdığı ‘Ey,
Dünya Ey!’ isimli romanı Kazak Türklerinin 20. asrın hemen başından sonuna
kadar yaşadığı yetmiş beş yıllık sürede özellikle Ruslar’la nasıl mücadele
ettiğini anlatmaktadır. Bu çalışmada, anılan eserde bir kolektif kimlik biçimi
olarak ‘Kazak kimliği’nin nasıl ele alındığı, bu kimliğin biçimlenmesine ciddi
ölçüde etki eden ‘Rus imajı’nın esere nasıl yansıdığı açıklanmaya
çalışılacaktır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | June 30, 2019 |
Submission Date | March 3, 2019 |
Published in Issue | Year 2019 Issue: 42 |