Locke’un dile ilişkin düşüncelerinin en ayırt edici yönü uzlaşımsallıktır.
Locke’un dil anlayışında sözcükler ile ideler arasındaki bağlantının bir parçası olarak
ortaya çıkan uzlaşımsallık unsuru, Locke’un sağın bilgiye erişmedeki amacında ilk
elde her ne kadar dildeki bir yetersizlik olarak ortaya konmuş da olsa, gerek yine de
bu imkana yaklaşmayı sağlayacak tek unsur olarak düşünülmesi, gerekse de iletişimin
imkanını sağlamasıyla ön plana çıkmaktadır. Öyle ki, Locke’ta hakikat olsun, bilgi
olsun, anlam olsun gerçek varoluşun bir iz düşümünü veren gösterilenlerde
bulunduğu kadar, iletişimin birliğinde ve temelde de bu birliği kuran uzlaşımsallığın
kendisinde bulunmaktadır. Dilin bu uzlaşımsal karakteri hiç şüphe yok ki, bizi dilin
toplumsal yönünü ele almaya iten en önemli unsurdur da. Dolayısıyla onun dil
anlayışındaki uzlaşım unsuruna ayrıca toplumla ilgili düşüncelerini de gözetecek
bütünleyici bir bakış açısıyla da bakmak gerekir. Öte yandan dilin hem dünyayı,
hem de içinde yaşadığımız toplumu kavrama ve tasarlama şekli ile yakından ilişkili
olduğu da gözetildiğinde, Locke’un dili uzlaşım temelinde düzenleyerek sözcüklerin
yanlış ve yanıltıcı soyut genelliğinden kurtulup ‘sağın bilgiye’ ulaşmak suretiyle ideal
bir topluma ulaşmak istediği de varsayılabilir. Bu bakımdan çalışmamız bütünleyici
bir bakış açısıyla, Locke’un hem sözcüklerin kurulumunda, hem de dil dolayımıyla
toplumun kurulumunda “uzlaşım” unsuruna yüklemiş olduğu rolü ve sonuçlarını
ortaya koymayı amaçlamaktadır.
The most distinguishing aspect of Locke’s thoughts pertaining to
language is conventionalism. In Locke’s understanding of language, the factor
of conventionalism emerging as a part of connection between words and ideas
comes into prominence both through its being considered as the only element to
ensure approaching this possibility and through its providing the possibility of
communication although it has been presented as an insufficiency in language at
once in his aim to obtain exact knowledge. So much so that, in Locke be it truth,
be it knowledge or be it meaning, these exist in the unity of communication and in
the conventionalism itself that essentially establish this unity as well as that they
exist in those demonstrated which provide the projection of actual existence. This
conventional characteristic of language, for sure, in the most significant element that leads us to deal with the social aspect of language. Thus, it is necessary to
analyze the factor of conventionalism in his understanding of language from
an integrative perspective that will take into account his thoughts regarding the
society as well. On the other hand, when it is considered that language is closely
related to both the world and the way it conceives and designs the society in
which we live, it can be assumed that Locke, by organizing the language on the
basis of conventionalism, wanted to reach an ideal society through getting rid
of the words’ erroneous and deceptive abstract generality and obtaining exact
knowledge. From this point of view, our study aims to reveal with an integrative
perspective the role which Locke assigned to the factor of “conventionalism”
both in organization of the words and in organization of the society thanks to
mediation.
Word society conventionalism communication exact information
Bölüm | Makaleler |
---|---|
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Nisan 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Sayı: 2 - 2017 |