Uygarlık ve öteki arasındaki ilişki sadece bir ayrım üzerine kurulu değildir. Uygarlık açısından öteki, ‘insan-sayılmayan’ olarak anlaşılır ve bu yüzden uygarlıkla özdeş ‘insani’ değerler veya ahlaki sorumlulukların öznesi de olamaz. Bu düşünce, uygarlığın ötekine karşı gayrı insani bakışını göstermekle kalmaz, fakat aynı zamanda uygarlığın, insani ve uygar sayılmayan ötekine nasıl dönüşebilir olduğunu da ortaya koyar. Derrida, Hayvan ve Egemen adlı seminerinde, uygarlığın bir formu olarak sivil-yasalı durumun tam da kendisinin mutlak ötekisi olan bir hayvaniliği nasıl içerdiğini tartışır. Derrida’ya göre, uygar-sivil-yasalı durumun kökeninde kendisini farklılaştırdığı bir hayvanilik/vahşilik vardır ve bu hayvanilik, yasadan özerkleşme olarak kendini görünür kılar. Batı uygarlık tarihinde, ötekinin “insan-sayılmayan” olarak nitelendirilmesi, ötekinin farklılığını değil, fakat uygarlığın sivil yasalara uymak zorunda olmadığı bir serbestlik anını da ima eder. Bu çalışma, Derrida’nın düşüncelerinden hareketle, uygarlığın ötekine karşı tam da ötekine addettiği ‘gayrı insanilik’ formuna nasıl dönüştüğünü, iki sanat eseri üzerinden inceleyecektir. Goya’nın “3 Mayıs” tablosu ile Ebu Gureyb hapishanesi fotoğrafları, vahşi bir şiddet ve işkenceyle beraber, uygar-siyasal formun ötekine karşı kendini insani sorumluluktan azade edişini de gösterir.
| Birincil Dil | Türkçe | 
|---|---|
| Konular | Estetik, Çağdaş Felsefe | 
| Bölüm | Makaleler | 
| Yazarlar | |
| Yayımlanma Tarihi | 22 Ekim 2025 | 
| Gönderilme Tarihi | 20 Mayıs 2025 | 
| Kabul Tarihi | 12 Ekim 2025 | 
| Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Sayı: 2 |