One of the historical geographies where Christianity developed from the early periods right after its birth is the Turabdin Region, which covers today's Mardin Province and its surroundings. As the ancient Assyrian community living in this region started to adopt this belief before Christianity was declared as an official religion, faith-based architectural structuring also started to show itself from early dates. In the early periods of Christianity, worship; as it is seen as prayer, purification and seclusion, the clergy preferred places far from the society and settlements in order to achieve this purpose. In the history of Christianity, various hermitage towers were built, which developed depending on the monastic structures established in places hard to reach and mountainous areas and where people who devoted themselves to religion coexisted and served more ascetic currents. The believers, who try to be alone and thus find peace by trying to break their ties with the world for the religion and God they believe in, have started to display an extraordinary life in these hermitage towers, fiercely opposed to their bodily desires and egos. In this article, we present an evaluation of the hermitage towers in monasteries, which are a reflection of the Christian mystical belief and have been identified as a result of the archaeological surveys we have carried out in the Turabdin region. The two columns of isolation in the Mor Lo’ozor and Mor Ya’kup Monasteries, which we discovered as a consequence of our archaeological studies in the Turabdin region, have been analyzed according to the discipline of art history in this article. A comparison was done in the columns of solitude, taking into account the origin of the tradition of the column of seclusion and its reflections in the surrounding art environment. The article concludes with a broad evaluation of monastic isolation columns, which are a reflection of Christian mystical thought.
Hıristiyanlığın doğuşundan hemen sonraki erken dönemlerden itibaren gelişim gösterdiği tarihi coğrafyalardan biri de günümüz Mardin İli ve civarını kapsayan Turabdin Bölgesidir. Bu yörede yaşayan kadim Süryani cemaati, henüz Hıristiyanlık Roma İmparatorluğu tarafından resmi din olarak ilan edilmeden bu inancı benimsemeye başladığı için inanç temelli mimari yapılaşma da IV. yüzyıldan sonra kendini göstermeye başlamıştır. Hıristiyanlık inancının ilk dönemlerinde; ibadet, dua, arınma ve inzivaya çekilme şeklinde görüldüğünden ruhaniler, bu amacı gerçekleştirmek için Süryanilerde olduğu gibi toplumdan ve yerleşim yerlerinden uzak mekanları tercih etmişlerdir. Hıristiyanlık tarihinde, ulaşılması zor yerler ve dağlık alanlarda kurulan ve kendini dine adayan insanların bir arada bulunduğu manastır yapılarına bağlı olarak gelişen ve çileci akımlara hizmet eden çeşitli inziva sütunları inşa edilmiştir. Kendisini inandığı din ve Tanrı için dünya ile bağını koparmaya çalışarak yalnız kalmak ve böylece huzura kavuşmaya çalışan iman sahipleri, bedensel isteklerine ve egolarına şiddetle karşı çıkarak bu inziva sütunlarında olağanüstü bir yaşam sergilemeye başlamışlardır. Bu makalede, Kültür ve Turizm Bakanlığı izinleriyle Turabdin bölgesinde sürdürdüğümüz arkeolojik yüzey araştırmaları neticesinde tespit etmiş olduğumuz, Mardin İli, Midyat İlçesi, Bethkustan Mahallesine bağlı Karagöl (Derkube) Mezrası’nda bulunan Mor Ya’kup Manastırının avlusundaki inziva sutünu hakkında bilgiler içermektedir. Bu bağlamda, öncelikle tarihte inziva anlayışı, Hıristiyanlık tarihinde inziva sütunu geleneğinin başlaması ve komşu sanat çevresine yansımaları dikkate alınarak inziva sütunlarında bir karşılaştırma yapılmış ve genel bir değerlendirme ile makale sonlandırılmıştır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Art History |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | June 26, 2023 |
Submission Date | October 4, 2022 |
Published in Issue | Year 2023 Volume: 6 Issue: 1 |
Articles published in Ortaçağ Araştırmaları Dergisi are licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License (CC BY-NC 4.0). Ortaçağ Araştırmaları Dergisi provides immediate open-access to its content, reflecting its conviction in advancing global knowledge exchange. The opinions presented in the articles are the sole responsibility of their respective authors and do not present the view or opinions of Ortaçağ Araştırmaları Dergisi. Terms of Use & Privacy Policy