Tarih boyunca pek çok eğitimci duyuları kullanmanın ve geliştirmenin önemine dikkat çekmiştir. Rousseau,
çocukların kuvvet ve muhakeme yönünden yetişkinlere oranla zayıf olmalarına rağmen, duyuları kullanma
konusunda onlar kadar başarılı olduklarını belirtmiştir. Montessori, duyu organlarını çocuğun çevresi ile kurduğu
iletişim aracı olarak kabul etmiş ve aklın gelişmesinde rol oynadığını savunmuştur. Steiner ise duyu organlarının
beşten fazla olduğunu savunmuştur.
Mimarlık tüm duyulardan sorumlu çok boyutlu bir disiplindir. İnsanoğlu hareket ederken görür, duyar, dokunur,
koklar ve tadar. Böylelikle mimarlık hayat bulur. Bir mimari yapı, mekânın duyulara hitap eden düzenlemeleri
sonucu, duyular vasıtasıyla algılanır ve deneyimlenir. Tüm duyulara hitap eden bir mekân çevrenin algılanması ve
anlamlandırılmasında etkin rol oynamaktadır.
Çocukların günlük yaşamlarının çoğunu içerisinde geçirdikleri eğitim yapıları; duyuları kullanmada, geliştirmede
ve deneyimlemede önemli bir kurum olarak karşımıza çıkar. Bu çalışmada eğitim mekânlarındaki yapı bileşen
ve öğelerinin görme, işitme, dokunma, koklama ve tatma duyularını etkileyen/harekete geçiren mimari
biçimlenmelerinin tartışılması ve öneriler sunulması hedeflenmiştir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 28 Aralık 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Sayı: 26 |