What makes the problem of the possibility of critical thinking meaningful is the critique of critical thinking itself, that is, the reflection of critical thinking on itself. Understanding how different dimensions of critical thinking became possible throughout history is essential for grasping how it has reached self-reflection. The critique of critical thinking also raises the question of whether it has any limits, or at the very least, opens up a discussion about what these limits might be. In this essay, we will briefly address the problem of the possibility of critical thinking, while paying attention to the historical development of its self-reflection.
Delving deeply into the problem of the possibility of critical thinking requires an exploration of cosmogony or creation myths. These myths not only narrate the emergence of existence within a kind of void or realm of possibility but also demonstrate the possibility of rational thinking. In mythic cultures, narratives about the sacred foundation of critical thinking do not merely reduce the issue to the concept of borders; rather, the core element in them is mythic causality. With Thales, however, critical thinking began to move away from the understanding of mythic causality and started to view the universe as a reality that can be explained within itself. Yet, at this very point, a paradox emerges: To reach a cosmic principle, we must approach existing narratives with skepticism; however, for this skepticism and critical thinking to be reasonable and valid, we must start from the cosmic principle.
While the abstraction of thought in ancient cultures parallels the development of language grammar and writing, the most crucial aspect is the emergence of doubt as a constitutive element of thinking. The application of doubt first to mythical and then to scientific/ philosophical thinking eventually paved the way for its application to critical thinking itself. This process is most clearly observed in Socrates and the period following him. The reflection of critical thinking upon itself has taken on different characteristics within metaphysical and historical traditions of thought. In the metaphysical tradition, critical thinking is primarily centered around logic. In contrast, the tradition of historical consciousness, which reached a strong expression in Hegel, places historical experience or ontology behind formal (logical) thinking, thereby rendering critical thinking a secondary matter. This situation also enabled the development of post-modern and post-metaphysical thought. The common feature of these latter approaches is the belief that critical thinking can never go beyond the historical- linguistic experience of beings that makes it possible. This implies the impossibility of pure/ absolute critical thinking.
The contribution of the Abrahamic religions to the development of critical thinking is mostly in the moral and eschatological domains. In this regard, it is clear that the Abrahamic religions
temporalized critical thinking. Eschatological belief is, above all, hope for the future, and time is the very openness to this hope. Thus, in a religious context, critical thinking cannot be separated from the temporal process that makes and sustains this hope. The Qur'anic text seems to have three general categories: a) Verses that demonstrate the possibility of critical thinking in a cosmic, ontological, and epistemological context; b) verses that present moral, axiological, and aesthetic models or examples of critical thinking; and c) verses that show the consequences of thinking or not thinking critically in an eschatological context.
Islamic Philosophy Critical Thinking Mythical Causality Cosmic Causality Eschatological Temporality
Eleştirel düşüncenin imkanı sorununu anlamlı kılan şey, eleştirel düşüncenin eleştirisi yani eleştirel düşüncenin kendisi üzerine refleksiyonudur. Eleştirel düşüncenin farklı boyutlarının tarihsel süreçte nasıl mümkün hale geldiğini anlamak, onun kendisi üzerinde refleksiyona nasıl eriştiğini anlamak için elzemdir. Eleştirel düşüncenin eleştirisi, aynı zamanda -şayet varsa- onun sınırlarının belirlenmesini, en azından bu sınırların neler olduğuna dair tartışmayı beraberinde getirmektedir. Bu yazımızda eleştirel düşüncenin imkanı sorununu kısa notlarla ele alırken onun kendisi hakkında refleksiyonun tarihsel gelişimine dikkat çekeceğiz. Eleştirel düşüncenin imkanı sorununa derinliğine nüfuz etmenin yolu kozmogoni yani yaratılış mitlerinden geçer. Zira bu mitler bize varlığın bir tür boşluk veya imkan ortamında açığa çıkışını anlatırken aynı zamanda rasyonel düşüncenin imkanını da göstermektedirler. Mitik kültürlerde eleştirel düşüncenin kutsal temeline dair anlatılar meseleyi sadece sınır kavramına indirgememektedir. Zira orada asıl olan mitik nedenselliktir. Thales ile birlikte eleştirel düşünce, mitik nedensellik anlayışını bir kenara bırakmaya ve kainatı kendi içinde izah edilebilir bir gerçeklik olarak görmeye başlamıştır. Ne var ki tam bu noktada bir kısır döngü baş göstermektedir: Kozmik prensibe ulaşmak için mevcut anlatılara kuşkuyla yaklaşmalıyız; bu anlatılara yönelik kuşkuların ve eleştirel düşüncenin makul ve geçerli olması için kozmik prensipten hareket etmeliyiz.
Düşüncenin soyutlaşmaya başlaması dilin grameri ve yazının gelişimi ile paralellik arz etse de, en önemlisi kuşkunun düşüncenin kurucu bir unsuru haline gelmesidir. Kuşkunun önce mitik, sonra bilimsel düşüncelere yöneltilmesi, en sonunda eleştirel düşüncenin kendisine yönelmesine imkan aralamıştır. Bu durum en bariz şekliyle Sokrat ve sonrasında fark edilmektedir. Eleştirel düşüncenin kendisi üzerine refleksiyonu metafiziksel düşünce ile tarihsel düşünce geleneklerinde farklı karakterlere bürünmüştür. Metafiziksel düşünce geleneğinde eleştirel düşünce daha ziyade mantık eksenlidir. Buna karşılık Hegel ile güçlü bir ifadeye kavuşan tarihsel düşünce geleneği formal (mantıksal) düşüncenin gerisine tarihsel tecrübe veya ontolojiyi koyarak eleştirel düşünceyi ikincil bir hususa dönüştürmüştür. Bu durum aynı zamanda post-modernizm ve post-metafiziksel düşüncelerin gelişimini mümkün kılmıştır. Zira bu son yaklaşımların ortak özelliği eleştirel düşüncenin asla kendisini mümkün kılan tarihsel-dilsel tecrübe veya tarihsel ontolojinin gerisine gidemeyeceğine yani saf eleştirel düşüncenin imkansızlığına dair kanaatleridir.
Semavi dinlerin eleştirel düşüncenin gelişimine katkısı ise daha ziyade ahlaki ve eskatolojik düzlemdedir. Bu yönüyle semavi dinlerin eleştirel düşünceyi zamansallaştırdıkları açıktır. Zira eskatolojik inanç her şeyden önce geleceğe dair umuttur ve zaman bu umuda açıklığın kendisidir. Bu yüzden dini bağlamda eleştirel düşünce bu umudu mümkün kılan ve besleyen zamansal süreçten ayrıştırılamaz. Kur’an metni, eleştirel düşüncenin imkanını gösteren kevni, ontolojik ve epistemolojik bağlamda ayetler, eleştirel düşüncenin örneğini veya modelini gösteren ahlaki, aksiyolojik ve estetik ayetler ve eleştirel düşünme(me)nin sonucunu gösteren eskatolojik ayetler şeklinde üç genel kategoriye sahip görünmektedir.
islam felsefesi eleştirel düşünce mitik nedensellik kozmik nedensellik eskatolojik zamansallık
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Islamic Philosophy |
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Early Pub Date | December 26, 2024 |
Publication Date | December 30, 2024 |
Submission Date | September 2, 2024 |
Acceptance Date | September 24, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 Issue: 53 |