Büyük bir coğrafyada hakimiyet kuran Osmanlı Devleti farklı din ve mezhep mensuplarını bünyesinde barındırıyordu. Devletin kurucu unsuru Türk-Müslüman olmakla birlikte özellikle Balkan coğrafyasında gayrimüslim reaya yüksek bir oranda yer aldı. Bu farklı unsurların idaresinde, Osmanlı fethi öncesinde var olan hukuki uygulamalar çoğunlukla Osmanlı fethi sonrasında bazı değişikliklerle birlikte pek çok yerde yürürlükte kaldı. Bu durum, esnek olarak nitelenen Osmanlı yönetim anlayışının önemli bir parçasını oluşturdu. Bu makalede Osmanlı Devleti’nde Türk- Müslüman nüfusun yoğun olduğu ve tımar sisteminin uygulandığı bölgelerde hakim olan hukuk uygulamalarına yer verildi. Osmanlı Devleti’nin şer’î veya örfî bir devlet mi olduğu tartışmalarından bağımsız olarak yeri geldikçe şer’ kavramına da değinilerek, örf ve örf ile birlikte yine bu kavramı ifade eden töre, yasak, adet, kanun gibi eski Türk hukukuna dair kavramlar üzerinde duruldu. Örfî hukuku temsil eden Osmanlı kanunnameleri ışığında Osmanlı Devleti’nde örfi hukukun kökeni ve yaptırım gücü ile birlikte uygulama sahasına yer verildi. Bu kapsamda ilk Osmanlı kanunnamesi kabul edilen Fatih Kanunnamesi başlangıcında yer alan “atam dedem kanunudur” ibaresi Türk-İslam hukukunda örfün önemini açıkça vurgular. Bundan sonraki Osmanlı kanunnameleri temel olarak bu kanunnamenin tekrarı ve günün ihtiyaçları doğrultusunda bu kanunnamenin.genişletilmiş formudur. Bundan sonraki kanunnamelerde de pek çok defa yer bulan “kadim” olana atıftan maksat eski Türk hukukudur. Bu hukukun kaynağı ise örfî hukuk veya töre dediğimiz kurallardır. Bu makalede örfi hukuku temsil eden kanunname ile dini hukuku temsil eden şer’kavramı ile bu kavramların Osmanlı belgelerinde kullanımı ve son olarak kanun ibaresinin yerini şer’ e bırakması üzerinde durulacaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Mayıs 2023 |
Gönderilme Tarihi | 26 Nisan 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 |