Sevgi Soysal, 1950 sonrası kuşağının hikâyeleri ve romanları ile olduğu kadar yaşantısıyla da öne çıkan isimlerindendir. Soysal’ın edebiyatı ve toplumsal meselelere yakınlığı yaşadıklarından tesirler taşır. Bu yansımaları barındıran Barış Adlı Çocuk isimli kitabında yer alan “Eskici” öyküsü, bir kadının evi ve bu evdeki eşyalar ile kurduğu ilişki bakımından önemlidir. Ev; içindeki eşyaların hatıra olma niteliği bakımından nostaljik duygulanmalara yol açabilecek, kişiye güvenli sığınak olması bağlamında da sevgi ile hatırlanması gereken bir yapı olarak algılanabilir. Ancak kadınlar için her zaman böylesi bir anlamdan söz etmek mümkün değildir. Geleneksel yaşantıyı sürdüren toplumlarda sokak ile ilişkisi çok sınırlı olan kadınlar, eve ait olarak kabul edilirler. Yaşanan modernleşme süreçleri bu durumu değiştirmeye yönelik bir istek sergilese de sonuca giden yol her zaman çok hızlı ve pürüzsüz ilerlemiştir denilemez. “Eskici” öyküsü de bu bağlamda bir okumaya açıktır. Gerek Sevgi Soysal’ın öykünün yazıldığı yıllarda yaşadıkları gerekse Osmanlı’dan itibaren kadınların ev ve sokağa yönelik deneyimleri, öykü karakterinin düşüncelerine ve eylemlerine sirayet eder. Bu yazıda kişisel ve toplumsal birikimler dikkate alınarak evin alışılagelmiş anlamının dışında kişinin üzerinde bir yük veya pranga hâline gelişi ve kadın karakterin bütün bunlardan kurtularak kentin içine karışma öyküsü; evin değişen anlamı, kadının evden çıkışı ve kamusal ile özel alan/mekân ayrımı gibi çeşitli bakımlardan değerlendirilmeye çalışılacaktır.
Sevgi Soysal is one of the prominent names of the post-1950 generation not only with her stories and novels but also with her life. Soysal’s literature and her concern to social problems have overtones from all she had been through. The story “Eskici” in her book “Barış Adlı Çocuk”, which contains these reflections, is important in relation to a woman’s relationship with her house and the furniture in it. The house can be perceived as a structure that can evoke feelings of nostalgia with the objects inside cherishing the memories and should be remembered with love because it is a safe shelter for the person. However, it is not always possible to speak of such a meaning for women. In societies leading a traditional life, they say that a women’s place is in the home, and they have a very limited relationship with the street. Although the modernization processes experienced showed a desire to turn the tide, the path to the goal was not always very quick or painless. The story “Eskici” also deserves to be read in this context. Both Sevgi Soysal's experiences during the years in which the story was written and the experiences of women from the Ottoman Empire at home and on the streets influence the thoughts and actions of the fictional character. This article aims to evaluate, from different aspects, the fact that the house becomes a burden or a shackle on the shoulders rather than its usual meaning, and the story of the female figure taking this load off and inserting herself into the city, as well as the changing meaning of the house, woman’s going out of the house, and the distinction between public and private space/sphere.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Literary Studies, Literary Theory, Creative Arts and Writing |
Journal Section | EDEBİYAT / ARAŞTIRMA MAKALELERİ |
Authors | |
Publication Date | April 29, 2022 |
Submission Date | February 2, 2022 |
Acceptance Date | March 3, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 Volume: 7 Issue: 1 |
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.