Öz
İlk örnekleri XIII. yüzyılda görülmeye başlayan divan edebiyatı altı yüzyıllık bir hayatiyetten sonra XIX. yüzyıldan itibaren çözülerek ömrünü tamamlamıştır. Tanzimat’ın ilanından sonra Osmanlı Devleti’nin yönünü Batıya çevirmesiyle dönemin yenilikçi aydınları tarafından divan edebiyatı ağır eleştirilere maruz kalmıştır. Kuralcı yapısı, tutucu geleneği, dilinin ağırlığı, hakikate ilgisizliği, toplumsal meselelere kayıtsızlığı, duygu, düşünce ve hayal dünyasının kapalılığı iddiaları bu eleştirilerin merkezini oluşturur. Edebiyat çevreleri divan edebiyatına yöneltilen bu itirazların ilk olarak Namık Kemal’in 1866 yılında Tasvîr-i Efkâr gazetesinde yayımlanan “Lisân-ı Osmânî’nin Edebiyatı Hakkında Bazı Mülâhazâtı Şâmildir” adlı makalesiyle başladığını ifade ederler. Bununla birlikte Türk edebiyatının ihmal edilmiş şairlerinden Yûsuf Hâlis tarafından 1854’de yazılan “Şeh-nâme- i Osmânî” adlı eserde yer alan 102 beyitlik “Vatan Kasidesi”nin 48-71. beyitleri arası toplam 25 beyitte divan edebiyatına karşı ağır tenkitler/ithamlar bulunmaktadır. Başka bir deyişle Yûsuf Hâlis, Namık Kemal’den yaklaşık olarak 22 yıl önce divan edebiyatını sert bir dille eleştirmiştir. Ona göre eski edebiyat şairleri kaside ve gazellerini menfaatleri için yazmışlardır; şiirlerinde sürekli sevgiliyi, parayı, üst tabakayı dikkate almışlardır; methettikleri şahsiyetleri şiirlerinde göklere dek çıkarmışlardır; hep mecazi aşk vadisinde dolaşmışlar; divanlarını sümbül, gül, sevgili ve şarapla doldurmuşlardır; tuhaf sözlerle şiirlerini gösterişe boğmuşlardır; Türkçeyi Arapça ve Farsça kelimelerle doldurmuşlardır. Yûsuf Hâlis bu eleştirilerinin ardından “Vatan Kasidesi”nde ideal bir şairde ve şiirde bulunması gereken özelliklere değinmektedir. Ona göre şairler, şiirlerinde “vatan” gibi kutsal bir konuya da yer vermelidir. Vatan temalı şiirleri okuyan çocukların karakteri olumlu yönde şekillenir. Şiirlerin terbiye edici özelliği olmalıdır. Devlete ve millete katkı sağlamalıdır. Taş kalplilerinin vicdanına bile tesir etmelidir. Vatanda yaşayan hem bilgisize hem de âlime seslenmelidir. Kötü işleri ayıplamalı, iyi işleri övmelidir. Hz. İsa gibi cansız bedenlere hayat vermeli, şiirleriyle Hz. Musa’nın ejdere dönüşen asası gibi okuyanı hareketlendirmelidir.
Bu çalışmada Yûsuf Hâlis’in “Vatan Kasidesi”nde divan şiirine ve divan şairlerine yönelik görüş, düşünce ve eleştirilerinin bulunduğu beyitler yer yer Namık Kemal’in “Lisân-ı Osmânî’nin Edebiyatı Hakkında Bazı Mülâhazâtı Şâmildir” adlı makalesine atıflar yapılarak irdelenmeye çalışılacaktır.