25 Aralık 1991 tarihinde Sovyetler Birliği Devlet Başkanı Mihail Gorbaçov’un istifa etmesinin ardından Sovyetler Birliği’ni teşkil eden cumhuriyetlerin bağımsızlığını kazanmalarıyla birlikte Türkiye Cumhuriyeti için Adriyatik’ten Çin Seddi’ne söylemi önünde güçlü bir engel ortadan kalkmıştır. Bu tarihî olay, Mustafa Kemal Atatürk’ün dönem itibariyle dış politika gereği açıkça dile getirmediği, ancak ideallerinden biri olduğu bilinen Türk Dünyası ile siyasî, kültürel, ekonomik bütünleşme için önemli bir fırsat sunmuştur. Böylece Türk Dünyası ile ilgili soru işaretleri de araştırma imkânlarının doğmasıyla birlikte giderilmeye çalışılmış ve bir zamanlar ulaşılamayan Türk illerine gidilerek Sovyetler döneminde olup bitenler yerinde tespit edilmiştir. Sovyet Komünizminin uzun yıllar boyunca hüküm sürdüğü Türkistan’da yaşanan hadiseler ortaya çıktıkça, Türkiye Türklerinin Türkistan’a bakış açılarında da gelişmeler olmuştur.
Genelde Sovyetler, özelde ise Türkistan Tarihi’nde yer almış, dünya tarihi açısından son bir asrın en önemli kişilerinden birisi de Mirseyid Sultan Galiyev’dir. Ancak gerek Sovyet deneyimi aşamasında gerek genel dünya tarihi bakımından en az bilinen ve en çok çarptırılan bir şahsiyet olan Sultan Galiyev’in, Türkiye’de de adeta kendi talihinin bir tezahürü olarak tam anlamıyla anlaşılmadığı görülmektedir. Şahsı, bazı fikir çevreleri tarafından ideolojik sapmalarla farklı karakterlere büründürülmüş, olduğu gibi değil de görülmek istendiği gibi kabul edilmiştir. Sadece devrimci yanı ön planda tutulduğu zamanlarda sol tarafından tanınmış, tartışılmış, kabul veya reddedilmiş; milliyetçi tarafta ise Türkçülük-Turancılık perspektifinden değerlendirilerek dar bir çerçevede ele alınmıştır. Böylece Sultan Galiyev olayı, Türkiye’de uzun yıllar bir meçhul haline gelmiştir/getirilmiştir. Onu, ilk dile getirenlerden birisi olan Attila İlhan’ın betimlemesiyle adeta Hayalet Adam olarak kalmak, onun sağken de kurtulamadığı talihsizliklerin ölümü sonrasına yansıması olarak kabul edilebilir. Türkiye’de Sol, Sultan Galiyev’in Türkçü-Turancı hatta bir yönüyle de İslamcı fikirlerinden çekinmiş; Sağ ise onun taşıdığı devrimci kişilik nedeniyle şahsına ve fikirlerine oldukça mesafeli durmuştur.
Türkiye’de Sultan Galiyev adı ilk kez 1966 yılında sol yayınlarda geçmiştir. Takip eden yıllarda yine sol yayınlar çoğunlukta olmak üzere Sultan Galiyev adına sıklıkla rastlanılacaktır. Burada en çok üzerinde durulması gereken husus, Sultan Galiyev olayını büyük oranda sol akımın sahiplenmesidir. Bu sahiplenme, çoğunlukla onun Türkçü-Turancı-İslamcı karakterine temkinli yaklaşma şeklinde olmuştur. Yakın yıllarda, Türkiye’de bazı sağ milliyetçi köşe yazarlarının bir cümle içinde dahi olsa sıklıkla Sultan Galiyev adına atıf yapması, bu konuda az da olsa yol kat edildiğinin göstergesi olarak değerlendirilebilir. Günümüz dünyasında Sultan Galiyev, fikirleri ve mücadelesiyle hiçbir ideolojik kalıba sokulmadan özgün bir şekilde etüt edildiğinde, özellikle Türk Dünyası için çok önemli kazanımlar sağlayabilir.
Bu çalışmada daha önce Sultan Galiyev ile ilgili yazılan eserler perspektifinde bir biyografi ortaya konmayarak tekrarlardan kaçınılmış ve günümüz Türkiye’sinde Sultan Galiyev algısı üzerinde durularak, gelecekte Sultan Galiyev’in kuramının Türk Dünyası’na ışık tutabilecek bir nitelikte olup olmadığı sorgulanmıştır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Araştırma Makaleleri |
Authors | |
Publication Date | February 25, 2020 |
Submission Date | December 3, 2019 |
Published in Issue | Year 2020 Volume: 124 Issue: 244 |
Bu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari-AynıLisanslaPaylaş 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.