XX. yüzyıldan itibaren Türk dünyasında ortaya çıkan cumhuriyet rejimleri, modern ulus-devlet paradigması esas alınarak kurulmuştur. Bu devletler, modernleşme süreçlerinin sonucunda ortaya çıktıkları gibi, toplumsal yapılarını da yeni yönetim şekline uygun şekilde dönüştürmek istemiştir. Bu dönüşüm, modern anlamda millî kimlik inşasını ve yeni vatandaş tipini oluşturmayı gerektirir. Türk dünyasında bu noktada edebiyatın önemli bir rol oynadığı görülür. XX. yüzyılın ilk çeyreği, hem Osmanlı Türkleri hem de Rus işgalindeki Türk halkları için bir reform sürecidir. Bu dönemde edebiyata toplumsal işlev yüklenerek modern ulus-devletlerin ihtiyaç duyduğu insan tipini yetiştirmek ve sosyal yapıyı dönüştürmek hedeflenir. Türkiye’de Millî Edebiyat, Azerbaycan’da Maarifçilik, Kazakistan’da Alaş Orda Edebiyatı, Özbekistan’da Cedit Edebiyatı bu dönemin ürünüdür. 1920’den sonra Türk dünyasında sosyalist cumhuriyetlerin ideolojisine uygun bir yapı oluşturmak için edebiyatta sosyalist realizm hâkim olurken Türkiye’de yeni kurulan cumhuriyetin ilke ve inkılaplarına bağlı bir edebiyat kanonu oluşur. 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla Türkiye ve Türk Cumhuriyetleri arasında edebî etkileşim yeniden başlar. Bu çalışmada Türkiye ve Türk dünyasında modern cumhuriyetlere giden yolda edebiyatın nasıl bir işlev üstlendiği, siyasi gelişmelere bağlı yaşanan ideolojik kırılmaların edebiyat-toplumsal yapı ilişkisini nasıl etkilediği ortaya konmaya çalışılacaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Güney-Batı (Oğuz) Türk Lehçeleri ve Edebiyatları |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 24 Aralık 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Sayı: 50 |