Başta popüler tarihçilik olmak üzere, Orta Çağ tarihçiliğinin üzerinde en çok durduğu konuların başında Cengiz Han ve kurduğu Büyük Moğol İmparatorluğu gelmektedir. Bunun temel nedeni, uzun zaman dilimi ve geniş bir coğrafyada bıraktığı etkidir. Bu etki, sonuçları itibarıyla diğer toplumlara nazaran, Türk-İslam dünyası açısından çok daha belirgindir. Daha çok İslami etkide ortaya konulan ilk ürünlerde yıkım ve felaket olarak tanımlanan bu etki, Türk tarihinin Anadolu safhasında da genel itibarıyla aynı bakış açısıyla değerlendirilmiştir. Bunda, Selçuklu ve Osmanlı saray tarihçilerinin “hanedan eksenli” tarih yazım geleneğinin de payı bulunur. Osmanlı Devleti’nin hızla çözülmeye başladığı 19. yüzyıl ise tarihçilik anlayışının değişmeye başladığı bir dönemdir. Özellikle, Rusya Türkleri etrafında şekillenen “Tükçülük” akımı bu yüzyıla damgasını vururken; “millet eksenli” tarihçilik anlayışı ile birlikte Türk tarihinin Orta Asya safhasıyla daha yakın bir bağ kurulmaya çalışılmıştır. İşte bu kapsamda Moğollar ve Cengiz Han, tarihin periferisinden çıkarak Türk tarihinin merkezine yerleştirilmeye başlanmıştır. Bu konuda en önemli çalışmaları yine bir Rusya Türkü olan Zeki Velidî Togan yapmış olmakla birlikte; yeni kurulan Cumhuriyet Türkiye’sinde esmeye başlayan farklı politik rüzgârların da etkisiyle, karşıt görüşlerin ortaya çıktığı görülmüştür. Bunların başında Mehmed Fuad Köprülü ve onun ekolünde yetişen tarihçiler gelir. Bu makalemizde, Cengiz Han ve Moğollar meselesinin tarihsel boyutu hakkında kısa bir değerlendirme yapıldıktan sonra, Togan ve Köprülü ekolü tarafından ortaya konan görüşlere ve tartışmalara yer verilecektir.
One of the most emphasized topics in medieval historiography, especially in popular historiography, is Genghis Khan and the Great Mongol Empire he founded. The main reason for this is the impact it left over a long period of time and over a wide geography. In terms of its results, this effect is much more evident in the Turkish-Islamic world than in other societies. This effect, which was defined as destruction and disaster in the first products of Islamic influence, was generally evaluated from the same perspective in the Anatolian phase of Turkish history. The "dynasty-centrist" historiography tradition of the Seljuk and Ottoman palace historians also has a share in this. The 19th century, when the Ottoman Empire began to rapidly disintegrate, was a period when the understanding of historiography began to change. In particular, while the "Turkism" movement shaped around Russian Turks left its mark on this century, with the "nation-centrist” understanding of historiography, an attempt was made to establish a closer connection with the Central Asian phase of Turkish history. In this context, the Mongols and Genghis Khan started to be placed at the center of Turkish history, leaving the periphery of history. Although the most important studies on this subject were made by Zeki Velidi Togan, a Russian Turk, it has been observed that opposing views emerged under the influence of different political winds that started to blow in the newly established Republic of Turkey. Chief among these is Mehmed Fuad Koprulu and the historians trained in his school. In this article, after a brief evaluation of the historical dimension of the issue of Genghis Khan and the Mongols, the views and discussions put forward by Togan and Koprulu school will be included.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Modern Turkish History, History of Central Asia |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | December 4, 2024 |
Submission Date | April 14, 2024 |
Acceptance Date | August 11, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 Issue: 56 |