This study focuses on the diplomatic responses of Turkey to the power struggles on the Eastern Mediterranean during the interwar period. After the Lausanne Treaty in 1923, Turkey had to tackle with the unsettled territorial border questions with the Great Powers. Specifically, the Mousul dispute with Britain and Alexandria dispute with France have long been discussed. However, the maritime border questions in the same period have not attracted much scholarly attention. Taking into account the delicate balances on the Aegean Sea and its significance for the Eastern Mediterranean politics in the interwar period, this study analyzes the diplomatic responses of Turkey to this issue. Two major ‘soft tension’ cases on the Aegean are examined in depth in reference to the historical sources, namely the Meis Island (Castellorizo) tension with Italy and Samos incident with Britain. These cases are elucidated in the framework of the “soft tension” notion, which is introduced to the literature as a new analyical instrument. The Turkish diplomatic attitude in regard to these maritime tensions is described in reference to a position which is called “defensive proactivity”. It is argued that managing these soft tensions with the Great Powers during the critical atmosphere of the interwar era contributed to the diplomatic competences of Turkey as one of the new actors of the international order. So that it was able to follow a more competent strategy during the Second World War.
Bu çalışma Türkiye’nin İki Savaş arası dönemde Doğu Akdenziz’deki iktidar mücadelelerine verdiği diplamatik yanıtlara odaklanmaktadır. 1923 Lozan Antlaşmasından sonra, Tükiye Büyük Güçlerle çözülemeyen kara sınırları sorunuyla uğraşmak durumunda kalmıştır. Özellikle İngiltere’yle olan Musul sorunu ve Fransa’yla olan Hatay sorunu uzunca tartışılmıştır. Ancak aynı dönemdeki deniz sınırı meseleleri akademik düzlemde pek tartışılmamıştır. Ege Denizi’ndeki hassas dengeleri ve bunun İki Savaş arası dönemde Doğu Akdeniz politikası açısından önemini dikkate alan bu çalışma, Türkiye’nin bu meseleye diplomatik yanıtlarını analiz etmektedir. Italya ile Meis (Castellorizo) ve İngiltere’yle Samos vakaları olmak üzere Ege’de iki önemli ‘yumuşak gerilim’ vakası tarihi kaynaklara referansla derinlemesine incelenmiştir. Bu vakalar literatüre yeni bir analitik kavram olarak sunulan ‘yumuşak gerilim’ kavramı çerçevesinde izah edilmiştir. Türk diplmasisinin bu karasuları gerilimleri karşısındaki tavrı ‘savunmacı etkinlik’ kavramı üzerinden tanımlanmıştır. İki Savaş arası dönemin kritik atmosferinde Büyük Güçlerle bu ‘yumuşak gerilimleri’ yönetmenin, uluslararası düzenin yeni aktörlerinden biri olarak Türkiye’nin diplomatik kapasitesini geliştirmesine ve böylece İkinci Dünya Savaşı sürecinde daha yetkin bir strateji izleyebilmesine olanak sağladığı öne sürülmektedir.
Primary Language | English |
---|---|
Subjects | Political Science |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | December 27, 2021 |
Published in Issue | Year 2021 Volume: 52 |