Social, political, economic, cultural and especially technological change and development brought with it a substantial change to the structure within which we perceive the notion of media. The so-called new media that not only changed the social dimension of communication but also the ways in which we hear, see, share and develop identities within new contexts of time and space, have soon caught the attention of gender studies. Gender and identities of individuals can easily find themselves in contradiction to traditional gender roles imposed by society, and such individuals can quickly find themselves as the “other” in a world where “us” dominates. Discourses on the other can spread very quick in today’s high-tech and high-speed communication environment, and opinions can rapidly hit masses of online users. This causes individuals with notions of gender and identity other than those approved by traditional social and cultural structures to become subject to broad attacks via powerful media channels. On the other hand, and equally strong in power, the same individuals can receive strong support from like-minded people. Within this context, Rüzgâr Erkoçlar, a once famous actress, who recently expressed that she felt like a male and underwent several medical treatments in order to change her sex, has become subject to heatful debate on new media platforms. These debates, who often contained instances that can be defined as hate speech and acts of discrimination, displayed on the other hand a stance that was more “forgiving” because the transition took place from the socially less privileged female gender to the more privileged male gender, an attitude which can be labeled as another act of bigotry. These traits in the evaluation of Erkoçlar’s gender transition can be clearly followed in the discourse that built up around the debates on the internet. Based on these facts, and the aforementioned case, this study aims to analyse the ways in which gender roles are constructed during the use of new media, and how different social and cultural viewpoints tackle the issue.
Toplumsal, siyasal, ekonomik, kültürel ve özellikle teknolojik gelişim ve değişimler medya kavramının yapısında ona içkin olan tüm unsurlarıyla birlikte bir farklılaşma meydana getirmiştir. İletişimin toplumsal boyutunun yanı sıra zaman ve mekân bağlamında görme, işitme, paylaşma ve aidiyet duygularını tamamıyla değiştiren yeni medya ortamı, toplumsal cinsiyet çalışmalarının ilgi odaklarından biri olmuştur. Bireyin kendisini hissettiği ve özdeşlik kurduğu cinsiyete dair kimliğinin oluşumunda toplumun ona biçtiği ve görmek istediği, hatta dayattığı roller oldukça etkin olup, bunun dışına çıkıldığında geleneksel biçimde kabul gören “biz” durumunun karşısına geçilerek/itilerek “öteki” olma tehlikesi her zaman mümkündür. Bu ötekileştirme söylemi, günümüzün teknolojiyle bezenmiş/örüntülenmiş ortamında daha yaygın ve etkili bir biçimde karşımıza çıkarak, geniş kitleleri aynı anda sarmalamaktadır. Geleneksel biçimde meşru olarak kabul edilen biyolojik veya toplumsal cinsiyete yönelik anlayışın dışında cinsel yönelimini cinsiyet değiştirerek gerçekleştiren bireyin karşısında günümüz koşullarında daha güçlü bir mecra/cephe yer almaktadır. Yeni medya veya dijital medya olarak da kavramsallaştırabileceğimiz alan, aslında bazen kimi sosyo-kültürel gelişmeler de görüldüğü gibi aynı zamanda desteğin de üretildiği bir platform olmaktadır. Bu bağlamda kadın oyuncu kimliğiyle ün sahibi olan ve “sıradan insan”ın dışında yer alan Rüzgâr Erkoçlar’ın***, bir “trans erkek” olarak, kendini erkek gibi hissettiğinden dolayı kadın bedenine hapsolmuşluğunu hormon terapisi ve cinsiyet değiştirme operasyonlarıyla değiştirip cinsiyet ve görünüm olarak da erkekliği tercih etmesi yeni medya platformlarında, özellikle twitter üzerinden başlatılan bir tartışmayı gündeme taşımıştır. Söylemsel düzeyde kimi tepkilerden ötürü “ayrımcı söylem” ve “nefret söylemi” içinde de değerlendirilebilecek Erkoçlar’ın cinsiyet değiştirme operasyonu, cinsiyet bağlamında daha yaygın olarak görülen erkek iken kadın cinsiyetini seçme operasyonlarına duyulan tepkinin dışında toplumsal düzeyde “makbul” olan “erkek” cinsiyetinin seçilmesi ve kimi çevrelerce sadece “erkek” unsurundan dolayı bir ön kabul oluşturması bakımından da önemli bir örnektir. Bu ön kabul, sosyal medyayı kullanan bireylerin söylemlerinde çok belirgin biçimde karşımıza çıkmaktadır. Buradan hareketle bu çalışmada, ilgili örnek olay temel alınarak yeni medya söyleminde toplumsal cinsiyet farklılıklarının nasıl inşa edildiği ve bu söylemsel oluşumda seçilen cinsiyete göre sosyo-kültürel bağlamdaki bakış açılarının nasıl farklılaştığı örneklerle sorgulanacaktır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | February 20, 2015 |
Published in Issue | Year 2015 Volume: 8 Issue: 1 |
Address: Uşak University Graduate Education Institute
Telephone: 0276 221 21 60 Fax: 0276 221 21 61
E-mail: sosyaldergi@usak.edu.tr