Ek tasfiye kurumu, 6102 sayılı Türk Ticaret
Kanunu öncesi dönemde öğreti ve uygulamada
benimsenmesine karşın, ilk kez TTK’nın 547.
maddesi ile yasal olarak düzenlenmiştir. 2004
sayılı İcra ve İflas Kanunu m. 255’te ise iflâs
sonucu sona eren şirketlerde ek tasfiyeye ilişkin
özel bir düzenleme bulunmaktadır. Bu iki
usûlün kavramsal olarak karıştırılmaması için
iradî ek tasfiye ve iflasta ek tasfiye tasnifinin
yapılması mümkündür. Çalışmamızın odak
noktasını TTK m. 547’de düzenlenen ek tasfiye
yolu oluşturmaktadır. Tasfiye işlemlerinin
eksiksiz olarak yapıldığı zannı ile şirketin ticaret
sicilinden terkininden sonra başka tasfiye
önlemlerinin alınmasının zorunlu olduğunun
ortaya çıkması hâlinde eksikliklerin giderilmesi
ve önlemlerin alınması amacıyla izlenilen yola
ek tasfiye denilmektedir. Ek tasfiye sürecinin
işletilebilmesi için öncelikle bir mahkeme
kararına ihtiyaç vardır. Bu sebepledir ki,
anonim şirketlerde ek tasfiyenin medenî usûl
hukuku kapsamında da ele alınması
gerekmektedir. Çalışmada sicilden silinmenin
şirketin hukukî durumuna etkisi ve ek
tasfiyenin şartları ele alındıktan sonra, ek tasfiye
talebinin bir dava mı yoksa çekişmesiz bir yargı
işi mi olduğu tespit edilmeye çalışılacaktır.
Tespitimiz doğrultusunda ek tasfiyede görevli
ve yetkili mahkeme, uygulanacak yargılama
usûlü ve yargılama ile tasfiye giderleri hususları
ele alınacaktır. Bu çalışmada iflâsta ek tasfiye ile
iradî ek tasfiyenin benzeyen ve farklılaşan
yönlerine de kısaca değinilecektir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Kamu Yönetimi |
Bölüm | ÖZEL HUKUK |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 19 Nisan 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 |