Kamu denetçiliği, Osmanlı’daki yargı kurumundan (hisbe ve sulh meclisi dâhil) esinlenerek İsveçliler tarafından kurulmuş ve oradan da tüm dünyaya yayılmış olan bir sistemdir. Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçuklu hükümdarları gibi Osmanlı sultanları da, halkın yakınmalarını dinlerlerdi. Kadıların korkup da yargılamaktan çekindikleri kişilerin yargılanması Osmanlı öncesinde mezalim mahkemesinde, Osmanlıda ise Divanı Hümayunda yapılırdı. Halkın şikâyetleri Divan-ı Hümayun ve diğer divanlarda görülürdü. Cuma selamlığı sırasında, görevliler, “hasır yakanların” talebini Sultana arz ederlerdi. Ayrıca kadı sicillerindeki kayıtlardan, bazı davaların, en az üç kişiden oluşan “sulh meclisi” marifetiyle sonuçlandığı anlaşılmaktadır. Heyette yer alan şahısların, şuhûdü’l-hâl’de olduğu gibi, toplumda sevilip-sayılan, fikir ve kararlarına güvenilen kimseler arasından seçildiği görülmektedir. Dava açmayı gerektirmeyen, ama toplumda "iyiliği emretmek, kötülükten yasaklamak görevi" bulunan teşkilata “hisbe” teşkilatı, yetkilisine “muhtesip”, “hisbe valisi” veya “ihtisap ağası” denirdi. Muhtesip, yargıdaki gecikmeleri ve diğer adli yakınmaları dinleyerek, adaleti gerçekleştirmeye çalışırdı. Önceleri kadı derecesinde olan muhtesib Osmanlıda kadı tarafından atanırdı. Tarihimizde “Demirbaş Şarl” olarak tanınan İsveç Kralı 12. Karl, Osmanlı’ya sığınmış, ülkesinde baş gösteren yolsuzlukların önlenmesi için kurumlarımızı incelemiş ve bundan esinlenerek, bir kişiyi ülkesine ombudsman olarak atamış sonra da bu kurum giderek dünyaya yayılmıştır.
Ombudsmanlık kamu denetçiliği kadılık kazaskerlik divan-ı mezalim hisbe Divan-ı Hümayun sulh meclisi
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Hukuk |
Bölüm | YARGI TEŞKİLATI |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Aralık 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Sayı: 62-63 |