Bu çalışmada, vergi yargısında olağan kanun yolları olan bölge idare mahkemelerine istinaf başvurusu ile Danıştay’a temyiz başvurusunda uygulanan parasal sınırlar, hukuk devleti ilkesinin temel unsurları arasında yer alan hak arama özgürlüğü ve kanun yoluna erişim hakkı bakımından eleştirel biçimde incelenmiştir. Bu sınırların “de minimis ilkesi” olarak bilinen “mahkemenin önemsiz davalarla ilgilenme-yeceği” gerekçesiyle meşru bulunduğu anlaşıldı-ğından, bu yaklaşımın kamu hukuku ve bu kapsamda vergi hukuku alanındaki uygulana-bilirliği sorgulanmıştır. Nitekim de minimis ilkesinin daha yaygın olarak benimsendiği Anglo-Amerikan hukuk sistemle-rinde dahi belirli sınırlarının bulunduğu ve vergi hukukunda yalnızca idari kolaylık ya da kaynak yönetimi aracı değil, aynı zamanda temel hakların korunması ve vergi adaletinin sağlanmasına yönelik bir araç olarak da değerlendirildiği sonucuna ulaşılmaktadır. Bir uyuşmazlığın öneminin belirlenmesi bakımın-dan ise temel hak ve özgürlükler perspektifinden yaklaşmak daha uygun olacaktır. Anayasa Mahkemesi (“AYM”) ve İnsan Hakları Avrupa Mahkemesinin (“İHAM”) bireysel başvuru kararları çerçevesinde, önemsizlik ölçütünün yalnızca parasal değere değil; temel hak veya özgürlüğe müdahalenin niteliğine, birey üzerin-deki etkisine ve hukuk düzeni bakımından taşıdığı öneme göre değerlendirilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca vergi davasının iptal davası niteliği, vergi yargısının temel amaçları ve istinaf ile temyiz yollarının denetim işlevi birlikte değerlendirildiğinde, mevcut parasal sınır uygulamasının hem vergi ödevlisinin temel hakları hem de hukuk devleti ilkesi açısından yeniden gözden geçirilmesi gerektiği ortaya konulmuştur.
vergi yargısı olağan kanun yolları parasal sınır de minimis ilkesi hak arama özgürlüğü hukuk devleti Anayasa Mahkemesi iptal davası
This article presents a critical analysis of the monetary thresholds applied to ordinary legal remedies in Turkish tax jurisdiction, particularly in light of the right to legal remedies and access to higher courts, such as regional administrative courts (bölge idare mahkemeleri) and the Council of State (Danıştay), which are among the fundamental elemants of the rule of law. These thresholds are often justified by the notion of “trivial cases” under the de minimis principle. However, this study questions the applicability of such a principle in public law contexts, especially in the field of tax law. Indeed, even in Anglo-American legal systems where the de minimis principle is more commonly accepted, it is subjected to certain limitations, and in the field of tax law, it is considered not only as a tool for administrative convenience or resource management, but also as a mechanism for protecting fundamantal rights and ensuring tax justice. When assessing the significance of a dispute, it may be more appropriate to adopt a perspective grounded in fundamental rights and freedoms.
In the context of individual application decisions of the Turkish Constitutional Court and the European Court of Human Rights, the article argues that the evaluation of a dispute’s “importance” cannot rely solely on its monetary value. Instead, the nature of the interference, its impact on the individual, and its broader implications for legal certainty and the rule of law must be considered. Furthermore, considering the specific characteristics of tax jurisdiction — primarily being a form of annulment action — and its role in preserving public order, it is concluded that the current monetary threshold regime should be reconsidered in light of constitutional and human rights standards.
tax jurisdiction ordinary legal remedies monetary threshold de minimis principle right to access to justice rule of law Constitutional Court annulment action
| Birincil Dil | Türkçe |
|---|---|
| Konular | Hukuk (Diğer) |
| Bölüm | KAMU HUKUKU |
| Yazarlar | |
| Erken Görünüm Tarihi | 8 Ekim 2025 |
| Yayımlanma Tarihi | 8 Ekim 2025 |
| Gönderilme Tarihi | 25 Temmuz 2025 |
| Kabul Tarihi | 3 Eylül 2025 |
| Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Sayı: 75 |