İslam’da meşru ve âdil devlet başkanına itaat esastır. Zira imam yahut halife Müslümanların din ve dünya işlerini düzenlemekle yükümlüdür. Bu bağlamda zekât toplama yetkisine de sahiptir. Ancak Müslümanların, Allah’a isyan ve adaletten sapma gibi durumlarda halifeyi ikaz etme yükümlülükleri vardır. Bu durumda asıl olan, tarafların naslarla sabit olan doğrunun gereğini yapmasıdır. Ancak te’vile açık naslar bazen ihtilafların derinleşmesine ve savaş gibi yıkıcı etkileri görülen durumlara sebep olabilmektedir. Bu durumda isyana sebep olan durumun mahiyeti ve geçerli bir te’vile dayanıp dayanmadığı önem kazanmaktadır. Sözlük anlamı itibariyle “dönmek, döndürmek” gibi anlamları olan te’vilin terim anlamı “meşru bir delilden dolayı lafzın, zâhir (açık) anlamı dışında anlaşılmasıdır.” Usulcülerce belirlenen şartları hâiz te’vil de doğru yahut hatalı olabilir. Dolayısıyla kabul edilebilir bir te’vil ile bazı yükümlülüklerden kaçınmak yahut isyana teşebbüs “bagiy” olarak isimlendirilmekte ve bu hareket içinde bulunanlar farklı bir muameleye tabi tutulmaktadır. Halife onlarla muamelede müzakereye öncelik verir, sonuç alamaması durumunda onlarla savaşır. Ancak onları tekfir etmekten kaçınır. Zira tekfire sebep olabilecek başka somut bir durum yoksa salt isyan tek başına tekfir sebebi olarak değerlendirilmez.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 27 Haziran 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Sayı: 6 |