Ülkemizin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde son zamanlarda gittikçe artan terör eylemleri nedeniyle sokağa çıkma yasağı ilan edilmekte ve özel güvenlik bölgeleri oluşturulmaktadır. Sokağa çıkma yasağı, bireylerin ikametgâhlarından belli bir süre ayrılmamalarını ifade eden geçici bir idari kolluk tedbiridir. Bu idari kolluk tedbiri, kamuoyunda bilindiği şekliyle kamu düzeninin güvenlik unsurunu gerçekleştirmek için ilan edilmesinin yanı sıra genel sağlık unsurunun gerçekleştirilmesi için de ilan edilebilmektedir. Örneğin, 1593 sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanunu’nun 73. maddesinde belli hastalıkları taşıyanların evlerinde tecrit edilmeleri ve evlerinden çıkmalarının yasaklanması düzenlenmiştir1. Özel güvenlik bölgesi ilanı ise, güvenlik gerekçesiyle belli yerlere girişin yasaklanmasıdır. Terör faaliyetlerinin yaygınlaşması nedeniyle alınan bu idari kolluk tedbirleri, hukuki olmaktan öte temel hak ve özgürlüklerin aşırı derecede sınırlanması şeklinde değerlendirilerek, bu tedbirlere başvurulması kamuoyunda ciddi tartışmalara ve eleştirilere yol açmıştır. Bu eleştirilerin en başta gelenlerinden biri, sokağa çıkma yasağının temel hak ve özgürlüklerin sınırlanması niteliğinde olduğu, açık bir yasal düzenlemeye ihtiyaç duyulduğu ve yasal düzenleme olsa bile net ve sınırları kesin bir şekilde çizilmiş değilse bu yetki kullanımının Anayasaya ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırılığının gündeme geleceğidir. Diğer bir eleştiri, sokağa çıkma yasaklarının temel hak ve özgürlüklerin sınırlanmasının ötesine geçen ve temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasını durduran bir niteliğe büründüğü ve Anayasanın 15. maddesi uyarınca temel hak ve özgürlüklerin ancak olağanüstü dönemlerde ve olağanüstü hal ilan edilerek durdurulabileceğidir. Diğer bir eleştiri konusu ise, sokağa çıkma yasaklarına ilişkin kararlarda ‘ikinci bir emre kadar’ şeklinde ucu açık bir ibarenin yer alması ve dolayısıyla zaman sınırlaması bulunmamasıdır. Bu şekilde ucu açık bir ibare ile zaman sınırlaması olmaksızın ilan edilen sokağa çıkma yasakları “ölçülülük ilkesi” bağlamında ciddi eleştirilere maruz kalmaktadır. Söz konusu gelişmelerin akabinde, özel güvenlik bölgesi ilanı ve sokağa çıkma yasaklarına dayanak oluşturan Bakanlar Kurulu kararları aleyhine Danıştay’da iptal davası açılmıştır. Bununla beraber başta Diyarbakır ili Sur ilçesinde yaşanan terör olayları nedeniyle ilan edilen sokağa çıkma yasaklarına ilişkin olarak Diyarbakır İdare Mahkemesi’nde açılan iptal davası olmak üzere terör olaylarının gittikçe etkisini arttırdığı 2015 yılı Temmuz ayından itibaren Valilik kararlarıyla ilan edilen sokağa çıkma yasaklarının iptali istemiyle birçok dava açılmıştır. Anayasa Mahkemesi de bireysel başvuru yoluyla önüne gelen dosyalarda sokağa çıkma yasağının hukuka uygunluğunu denetlemektedir. Bu makalede, son dönemde sıklıkla uygulamaya konulan sokağa çıkma yasağı ve özel güvenlik bölgesi ilanına ilişkin kolluk tedbirlerinin hukuksal niteliği ve uygulamada yol açtığı hukuksal sorunlar irdelenmektedir
Kamu düzeni kolluk sokağa çıkma yasağı ölçülülük ilkesi temel hak ve özgürlükler
A curfew has been declared and private security zones have been created in Eastern Anatolia and Southeast Anatolia due to the increasing terrorist activities in the regions in recent times. Curfew is a temporary administrative police measure that requires that the inhabitants should not leave their houses for a given period of time. This administrative police measure can be declared for the fulfi lment of the general health element as well as for the purpose of fulfi lling the security element of the public order as known to the public. For example, the Article 73 of the Public Health Law No. 1593 has been arranged to ban those with certain diseases from getting out of their houses and to isolate or quarantine them in their houses.2 Declaration of the private security zone, however, is the banning of access to given places on grounds of security.These administrative police measures are caused by the proliferation of the terrorist activities and lead to serious debates and critiques in the public as they are interpreted as exceeding the limits of law and restricting the basic rights and freedoms in the extreme. One of the foremost of these critiques is that the curfew means restricting the basic rights and freedoms and there is a need for an open legal regulation; it is also that even if a legal regulation is enforced, the contrariety between the use of this authorization and the Constitution and European Convention of Human Rights may be brought to the agenda if it is not clear-cut with well-drawn limits. Another critique is that with the Article 15 of the Constitution in mind that basic rights and freedoms can only be stopped in public emergency periods and with the declaration of public emergency, the curfews enforced in the region go beyond the restriction of the basic rights and freedoms and appear to halt the use of the basic rights and freedoms. It is also a matter of critique that the decisions concerning the curfews contain an open-ended phrase of “until further notice” and accordingly they do not have a time limitation. The curfews declared without a time limitation under such an open-ended phrase are subjected to serious critiques within the context of “principle of proportionality”.In the wake of these developments in question, nullity suits have been fi led at Council of State (Danıştay) against the Cabinet decrees formed to underpin the declaration of private security zones and curfews. However, as regards the curfews declared in the district of Sur of Diyarbakır due to the terrorist activities, a lot of suits have been fi led and opened with the claim of the lifting of the curfews declared by the Governorship’s decree since July 2015, when terrorists events started to lift their eff ectiveness. The Supreme Court checks the conformity of the curfews, mentioned in the fi les reaching them through individual applications, to the law. This article is, therefore, intended to deal with the legal quality of the police measures regarding the declaration of curfews and private security zones frequently put into force in the region in recent times and with the juridical problems caused by them in practice
Public order cuff curfew proportionality principle fundamental rights
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Nisan 2016 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2016 Cilt: 20 Sayı: 2 |