Geleneksel sûfî anlayış ile Selefî anlayış arasındaki ihtilafların başında tevessül, istiğâse ve teberrük konuları gelmektedir. Sûfî anlayışta tevessül, istiğâse ve teberrük daha geniş bir zemine otururken, Selefî yaklaşımda bu konular daha dar kapsamda değerlendirilmiştir.
Kendisiyle tevessül, istiğâse ve teberrük edilen zâtın hayatta olması ya da olmaması arasında Sûfîlere göre fark yok iken, Selefîlere göre fark vardır ve bu onlara göre doğrudan tevhidle ilgili olan çok önemli bir konudur. Selefîlere göre hayatta olan şahıslarla tevessül, istiğase ve teberrükte bulunmakta bir beis yokken, ölmüş kişilerle tevessül, istiğâse ve teberrükte bulunmak şirk olarak değerlendirilmektedir.
Ekberiyye Geleneği âlim ve âriflerinden olan sûfî, fakih Abdülgani en-Nâblusî’nin (ö. 1143/1731) de içinde bulunduğu Ehl-i Sünnet sûfî âlimlere göre konu Allah’ın kudreti, iradesi ve te’siri çerçevesinde değerlendirilmektedir.
Burada, birbiriyle tezat teşkil eden iki farklı paradigma karşımıza çıkmaktadır. Bu dikkat çekici ve incelemeye değer bir husustur. Biz makalemizde bu iki paradigmayı, konu hakkında görüşlerini ve tevessül, istiğâse ve teberrük konularını hangi zeminde değerlendirdiğini tahlil edeceğiz. Ehl-i Sünnet sûfîlerin yaklaşımını Selefî yaklaşımla mukayese edeceğiz. Makalemizde araştırma tekniklerinden analitik ve karşılaştırmalı metot kullanılmıştır.
The main conflicts between Ahl as-Sunna Sufi tradition and the Salafi Approach are the issues of tawassul, istighase and tabarruk. While in the Sufi understanding, tawassul, istighasa and tabarruk are based on a wider ground, in the Salafi approach these issues are evaluated in a narrower scope. According to the Sufis, it is not important whether the person which tawassul, istighasa and tabarruk is being done with is alive or not, whilst in the Salafi approach, it is very important and is a matter directly related to tawhid. According to Salafis, while tawassul, istighasa and tabarruk can be done with a person who is alive, making tawassul, istigasa and tabarruk with this person after his death is considered as shirk.
According to the Sufi scholars represented by the sufi and jurist Abdulgani an-Nablusi (d. 1143 / 1731), scholar and intellectual of the Akbariyya Tradition, the issue has been evaluated in the context of God's power, will and authority. Here we come across two different paradigms. This is a significant issue worth examining. In our article, we will analyse these two paradigms, their views on the subject, and the basis on which he evaluates the issues of tawassul, istighase and tabarruk. We will compare the approach of Ahl as-Sunna Sufis with the Salafi approach. In our article analytical and comparative methods among research techniques was used.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 51 Sayı: 2 |