Öz
Sinema Tarihi incelendiğinde bazı ülke sinemalarının, diğer ülke sinemalarını
etkileyecek düzeyde yaratıcı ve özgün sanat eserleri ortaya koyduğu görülmektedir.
O ülkeye özgü tarihsel ve toplumsal şartların bir araya gelmesiyle yenilikçi bir film dili
ortaya çıkmaktadır. Alman Dışavurumculuğu Sessiz Sinema Döneminde bu anlamda
öne çıkan sinema akımlarından biridir. Birinci Dünya Savaşı sonrasında gösterime
giren Alman filmleri, gösterime girdikleri ülkelerde gerek anlattıkları öyküler gerekse
kullandıkları görüntü düzenleme teknikleriyle öne çıkmış ve büyük ilgi uyandırmıştır.
Alman Dışavurumcu filmleri kamera kullanımı, aydınlatma, teatral oyunculuk, kostüm
ve makyaj gibi öğeleri kullanma biçimleri ile diğer sessiz dönem sineması filmlerinden
ayrılmaktadır. Çerçeve içerisinde yer alan oyunculuk, dekor, kostüm-makyaj ve
aydınlatma öğelerinin düzenleniş biçimini ifade eden mizansen terimi bu anlamda
Alman Dışavurumcu Sinemasında en yaratıcı ifadesini alarak döneme damgasını
vurmaktadır. Alman sinemacılar, aydınlatmanın, oyunculuğun, kostüm ve dekorun
önemini, ayrıca kameranın gerçekliği olduğu gibi kaydeden bir teknolojik aygıt
olmayıp, yaratıcı bir sanatsal araç olduğunu sinemanın henüz emekleme döneminde
anlamışlardı. Çalışmada Robert Weine tarafından yönetilen ve Dışavurumculuk
akımının en karakteristik özellikleri taşıyan ‘Dr. Caligari’nin Muayenehanesi’ filmi
mizansen açısından incelenmiş ve 1920 tarihli siyah-beyaz ve sessiz filmde mizansenin
temel öğeleri olan oyunculuk, dekor, kostüm-makyaj ve aydınlatmanın hangi amaçla
kullanıldığı, film dilini oluştururken bu öğelerden nasıl faydalanıldığı çözümlenmiştir.
Sonuç olarak Alman Dışavurumcu sinemasının mizansen üzerine kurulu olduğu ve
mizansenin öğelerinin anlatıyı ve anlamı kurmada en temel araçlar olarak kullanıldığı
görülmüştür.