Türkiye’nin Cumhuriyet deneyimi, “Cumhuriyet” sözcüğünü basitçe bir yönetim şekli olmaktan çok daha öte bir anlam yüküyle donatmıştır. Cumhuriyet, siyasetten ve hukuktan ekonomiye, eğitimden dine, bilimden sanata ve dile kadar toplum hayatının bütün kurumlarında hızlı ve derin bir değişikliği, bir bakıma yeni Türk tininin oluşumunu ifade etmektedir. Fakat bir tinin, ruhun oluşturulması ancak tinsel olabilir. Bir milletin tini kullandığı dilde ve onun yaratımlarında, özellikle sanat, bilim ve felsefede şekillenir. Bu tinsel yaratımların başlıca var olma koşulu özgürlüktür. Cumhuriyet’in temel özelliklerinden biri de insanın özerkliğine, özgürlüğüne ve eşitliğine dayanan bir kurum olmasıdır. Sanat, bilim ve felsefe de bu alanda verilen mücadelelerin sonucunda ortaya çıkabilir. İşte Türkiye’de felsefe Cumhuriyet’le birlikte akademik alanda bu mücadele sonucu ortaya çıkmıştır. Peki, dünden bugüne Türkiye’de felsefede ne tür değişikler olmuştur? Geçen yüzyıl boyunca felsefeye dair bakış açılarında bir değişim söz konusu mudur? Bir felsefe geleneği oluşmuş mudur? İşte bu çalışmada Cumhuriyet’ten günümüze kadar geçen yüzyılda Türkiye’deki felsefe gerçekliğini bütünlüklü bir şekilde görmeye çalışacağız. Öncelikle felsefenin yüzyıl içindeki genel seyrini özetlemeye, ardından felsefeye dair bakış açılarını yansıtmaya ve son olarak da bir felsefe geleneğimizin mevcut olup olmadığıyla ilgili tartışmaları sunacağız. Bütün bunları yaparken Cumhuriyet döneminde kurulan ilk felsefe bölümünden günümüze felsefe hocalarının deneyimleri ve görüşlerinden yararlanacağız.
Türkiye’s experience with the Republic has endowed the term “Republic” with a meaning that goes far beyond a mere form of governance. The Republic signifies a rapid and profound transformation in all aspects of society, ranging from politics and law to the economy, education, religion, science, art, and language, ultimately leading to the formation of a new Turkish mentality. However, the creation of a mentality, a soul, can only be spiritual. The spirit of a nation is shaped through the language it employs and its creations, particularly in art, science, and philosophy. The main condition of existence of these spiritual creations is freedom. One of the fundamental characteristics of the Republic is its foundation on human autonomy, freedom, and equality. Art, science, and philosophy can emerge as a result of the struggles undertaken in this field. In Türkiye, philosophy emerged in the academic arena as a result of these struggles alongside the Republic. So, what kind of changes have occurred in philosophy in Türkiye from the past to the present? Has there been a shift in perspectives on philosophy throughout the last century? Has a philosophical tradition been formed? In this study, we will attempt to comprehensively examine the reality of philosophy in Türkiye from the Republic to the present day. Firstly, we will summarize the general course of philosophy over the past century, then reflect on the perspectives on philosophy, and finally, present the debates regarding the existence of a philosophical tradition. Throughout this analysis, we will draw on the experiences and opinions of philosophy professors from the first philosophy department established during the Republican era until the present.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Siyasal Teori ve Siyaset Felsefesi |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 29 Kasım 2023 |
Gönderilme Tarihi | 18 Ağustos 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 |
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.