Ziya Gökalp is a leading figure in Turkey in many respects with his position, personality and works. He was able to recognize the political, social and economic problems of the country at the time he lived, and believed that he could find solutions to these problems through the science of sociology, and wrote works for this purpose. For these purposes, Gökalp followed French sociologist Emile Durkheim's sociology as a model, but developed analyses that were not limited to Durkheim. Therefore, Gökalp, similar to Durkheim, focused on the concepts of morality, solidarity and integration, and aimed to integrate the country, which was going through a process of dissolution and disintegration, with a new morality. Considering the conditions of the early years of 20th century Turkey, Gökalp, like many intellectuals of his time, saw the need for modernization, and he focused on Turkism as a method.
In his sociology, Gökalp first identifies the problems and thinks that we should become a nation like the contemporary Western civilization. The idea of establishing a reformed social structure around the Turkish identity is dominant in his sociology. Gökalp did not only write on politics, but also developed ideas on economics. Seeing that the power of Western civilization was the bourgeoisie and the importance of industrialization, Gökalp was in search of a national bourgeoisie. According to Gökalp, a bourgeoisie that is revolutionary and follows its class interests as in the West is not suitable for us. Therefore, we need a bourgeoisie united around a national identity and equipped with national morality. After establishing the national bourgeoisie, Gökalp thinks that a corporatist, state-dependent but capitalist national economy based on solidarism would suit us. His economic views, which are traces of Durkheim's Division of Labor, distanced him from Marxism as well as from British liberal individualism.
Gökalp's sociology centered on morality and solidarity and his views on the path of economic revolution also demonstrate the need for a national industry in Turkey. For this purpose, from 1908 onwards, both the Ittihat Terakki and the founding fathers of the Republic have aimed to establish a Turkish and Muslim national bourgeoisie, but this bourgeoisie should not be in conflict with the state.
Ziya Gökalp, konumu, kişiliği, çalışmaları ile Türkiye’de pek çok bakımdan öncüdür. Yaşadığı dönemde ülkenin siyasal, toplumsal ve ekonomik sorunlarını görebilmiş, ayrıca bu sorunlara sosyoloji bilimi aracılığıyla çözüm üretebileceğine inanmış, bu amaçla eserler kaleme almıştır. Gökalp, bu amaçlar doğrultusunda Fransız sosyolog Emile Durkheim’in sosyolojisini kendisine model almış, ancak sadece Durkheim ile sınırlı olmayan analizler geliştirmiştir. Dolayısıyla Gökalp, Durkheim gibi ahlak, dayanışma ve bütünleşme kavramlarına yönelmiş, çözülme ve dağılma süreci yaşayan ülkeyi yeni bir ahlak ile bütünleştirmeyi hedeflemiştir. 20. Yüzyıl Türkiye'sinin ilk yıllarının koşulları düşünüldüğünde Gökalp, çağının pek çok aydını gibi, modernleşmek gerektiğini görmüş, yöntem olarak da Türkçülüğü merkeze almıştır.
Gökalp, sosyolojisinde öncelikle sorunları tespit eder ve çağdaş Batı uygarlığı gibi bizim de milletleşmemiz gerektiğini düşünür. Türk kimliği etrafında yenilenmiş bir toplumsal yapı kurma düşüncesi onun sosyolojisinde baskındır. Gökalp yalnızca siyaset üzerine yazmamış, iktisadi alan ile ilgili de fikirler geliştirmiştir. Batı uygarlığının gücünün burjuvazi olduğunu ve sanayileşmenin önemini gören Gökalp, milli bir burjuvazi arayışındadır. Gökalp için Batı’daki gibi devrimci, sınıfsal çıkarlarının peşinden giden bir burjuvazi bize uygun değildir. O halde milli bir kimlik etrafında birleşmiş, milli ahlakla donanmış bir burjuvaya ihtiyaç vardır. Gökalp milli burjuvayı inşa ettikten sonra solidarizm temelli korporatist, devlete bağlı ancak kapitalist bir milli iktisadın bize uygun olacağını düşünür. Durkheim’in İşbölümü eserinin izleri olan iktisat görüşleri onu İngiliz liberal bireyciliğinden olduğu kadar Marxizmden de uzaklaştırmıştır.
Gökalp’in ahlak ve dayanışma merkezli sosyolojisi ve iktisadi inkılap yolundaki görüşleri de göstermektedir ki Türkiye’de de milli bir sanayiye ihtiyaç vardır. Bu amaçla 1908 sonrasından itibaren hem İttihat Terakkicililer hem de Cumhuriyet’in kurucu kadrosu Türk ve Müslüman bir milli burjuva inşa etmeyi hedeflemiş, ancak bu burjuvanın devletle çatışmayan bir konumda olmasını hedeflemiştir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Modernleşme Sosyolojisi |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 27 Aralık 2024 |
Gönderilme Tarihi | 9 Ekim 2024 |
Kabul Tarihi | 29 Kasım 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 |
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.