According to the sources, when the Prophet met the divine message in Hira, he was frightened and worried, shared the incident with Khadija and then went to Waraqa b. Nawfal for consultation. These situations show that he had no expectation of prophethood and was unaware of the duties and responsibilities of the prophetic office. After the first revelation, the period of fetret began and revelation was interrupted for a while. When he met with the divine message again after the period of fetret, his knowledgeable/conscious and convinced attitude is noteworthy. The endeavour to understand seen in the first encounter cannot be observed in the second and third encounters. What convinced Muhammad b. Abdullah, who stated that he was afraid of being a seer and a soothsayer by saying that he was afraid of himself when he was first exposed to the revelation, to get rid of his fear and anxiety in the face of what happened until the second revelation came? It is understood from the narrations that the words of Waraqa were not so effective and informative. On the other hand, according to the narration attributed to Sha‘bī (d. 104/722), one of the kibār al-tābiīn, Isrāfil was appointed to accompany the Prophet during the period of fetret, and he took care of his prophethood for three years and sent down the information he needed and the revelation described as al-kelima wa al-shay’. According to these data about the first fetret, what did the Prophet experience during the period of fetret? What is the meaning of Isrâfil’s accompaniment? What is the nature of the revelation described as al-kelama wa al-shay’? In line with the aforementioned question(s), the first study of this research focuses on the authenticity of Zuhrī’s (d. 124/742) anecdote, the authenticity of Sha‘bī’s narration in terms of text and senad, the interpretation of the discrepancy between the narrations, the messengership of Isrāfil and the position of the revelation he brought within the types of revelation. In the first study, it was concluded that Zuhrī’s anecdotes were unacceptable because of the criticism of his anecdotes by the muhaddiths and the problems of authenticity of the anecdotal narration about the period of fetret. On the other hand, the fact that Sha‘bī’s anecdotes are accepted as authentic and reliable by muhaddithis, and that the anecdotal narration he narrated about the period of fetret is authentic and found in many sources has shown that this narration provides undeniable data about the period of fetret. Thus, the dispute between the two narrations, which are the basic data for the understanding of the period of fetret, has been clarified in favour of Sha‘bī. In this respect, in this second study, the text of Sha‘bī’s narration was focused on, and the method of comparative analysis of the data was applied by conducting a subject and content-centred research. The conceptual framework of fetret al-wahy, the duration of the first period of fetret, and the nature of the revelation of al-kelima wa al-shay’ brought by Isrāfil during the period of fetret were investigated. It has been understood that the concept of fetret al-wahy semantically and etymologically refers only to the interruption of the ‘Qur’anic revelation’ and does not have a meaning that points to the complete cessation of divine contacts, so the concept does not carry the meaning that the Prophet was left alone during the period of fetret. In addition, as a result of examining the narrations about the period of fetret and investigating the evaluations about how long the period lasted, it was concluded that there were many periods of fetret in the history of the Qur’an, each period of fetret was of different lengths, and the first of the fetret, the period of fetret after the revelation of Surah ‘Alaq, lasted for three years. After these findings, which coincide with the data presented by the narration of Sha‘bī, the content analysis of the narration was turned to. As a result of the textual and content analysis, it was found out that Isrāfil was appointed as a messenger in this period, he brought an unannounced revelation, and the revelation in question was defined as al-kelima wa al-shay’. With this revelation, it was explained that either the ‘wisdom’ mentioned in the verse ‘Allah has sent down to you the Book (Qur’an) and wisdom...’ (Nisā, 4/113) was sent down to the Prophet or the education/teaching for his development in terms of knowledge, deeds and manners was given; these determinations were based on narrations, commentaries and linguistic analyses.
Kaynaklara göre Resulullah Hira’da ilâhî mesajla tanıştığında korkmuş, endişeye kapılmış, hadiseyi Hz. Hatice ile paylaşmış, sonra Varaka b. Nevfel’e giderek istişarede bulunmuşlardır. Bu durumlar onun (s.a.v.) nübüvvete dair beklentisi olmadığını ve nübüvvet makamının görev ve sorumluluklarından habersiz olduğunu göstermektedir. İlk vahyin ardından fetret dönemi başlamış ve vahiy bir süreliğine kesintiye uğramıştır. Fetret döneminden sonra tekrar ilâhî mesajla buluştuğunda kendisinde izlenen bilgili/bilinçli ve ikna olmuş tutum dikkat çekmektedir. İlk karşılaşmada görülen anlama çabası ikinci ve üçüncü karşılaşmalarda izlenememektedir. Vahye ilk muhatap olduğunda kendimden korktum diyerek kâhin ve müneccim olmaktan korktuğunu belirten Muhammed b. Abdullah’ı (s.a.v.), yaşananlar karşısındaki korku ve endişesinden kurtarıp ikinci vahiy gelene kadar ikna eden nedir? Varaka’nın sözlerinin bu kadar etkili ve bilgilendirici olmadığı rivayetlerden anlaşılmaktadır. Buna karşın kibâru’t-tâbiînden olan Şa‘bî’ye (öl. 104/722) isnad edilen rivayete göre ise fetret döneminde Resulullah’a eşlik etmek üzere İsrâfil görevlendirilmiş, üç yıl boyunca nübüvvetiyle ilgilenmiş, ihtiyaç duyduğu bilgileri ve el-kelimete ve’ş-şey’ şeklinde tanımlanan vahyi indirmiştir. İlk fetrete dair ifade edilen bu verilere göre Resulullah fetret döneminde ne yaşamıştır? İsrâfil’in eşlik etmesinin anlamı nedir? Getirdiği bilgiler nelerdir? el-Kelimete ve’ş-şey’ şeklinde tanımlanan vahyin mahiyeti nedir? Söz konusu soru(n)lar doğrultusunda bu araştırmanın birinci çalışması olarak Resulullah’ın fetret döneminde yalnız kaldığını ve zaman zaman intihar etmeyi düşündüğünü bildiren Zührî (öl. 124/742) mürselinin sıhhati, Şa‘bî rivayetinin metin ve sened açısından otantikliği, bu iki rivayet arasındaki ihtilâfın te’lîfi, İsrâfil’in elçiliği ve getirdiği vahyin vahiy çeşitleri içerisindeki konumu üzerinde durulmuştur. Birinci çalışmada Zührî mürsellerinin muhaddisler tarafından cerh edilmeleri ve fetret dönemiyle ilgili naklettiği mürsel rivayetin ihtiva ettiği sıhhat sorunları sebebiyle kabulden aheste olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Şa‘bî mürsellerinin ise muhaddisler tarafından sahih ve muteber kabul edilmeleri, fetret dönemiyle ilgili naklettiği mürsel rivayetin sahih olması ve birçok kaynakta yer alması bu rivayetin fetret dönemine dair yadsınamaz veriler sunduğunu göstermiştir. Böylece fetret döneminin anlaşılması için temel veri konumunda olan iki rivayet arasındaki ihtilâf Şa‘bî lehine tavzih olmuştur. Bu itibarla buradaki ikinci çalışmada Şa‘bî rivayetinin metnine yönelinmiş, konu ve muhteva merkezli araştırma yapılarak verilerin mukayeseli analizi yöntemi uygulanmıştır. Fetretü’l-vahyin kavramsal çerçevesi, ilk fetret döneminin süresi ve İsrafil’in fetret döneminde getirdiği el-kelimete ve’ş-şey’ vahyinin mahiyeti araştırılmıştır. Fetretü’l-vahy kavramının semantik ve etimolojik olarak sadece ‘Kur’ân vahyi’nin kesintiye uğramasını ifade ettiği, ilâhî temasların tamamen kesilmesine işaret eden bir manasının söz konusu olmadığı, dolayısıyla kavramın Resulullah’ın fetret döneminde yalnız bırakıldığına yönelik mana taşımadığı anlaşılmıştır. Ayrıca fetret dönemiyle ilgili rivayetlerin incelenmesi ve dönemin ne kadar sürdüğüne yönelik değerlendirmelerin araştırılması sonucunda; Kur’ân tarihinde birçok fetret dönemi yaşandığı, her fetret döneminin farklı uzunlukta olduğu ve fetretlerden ilki olan ‘Alak sûresinin nüzûlünden sonraki fetret döneminin üç yıl sürdüğü sonucuna ulaşılmıştır. Şa‘bî rivayetinin sunduğu verilerle örtüşen bu tespitlerden sonra rivayetin muhteva analizine yönelinmiştir. Metin ve muhteva analizi sonucunda ise İsrafil’in bu dönemde elçi olarak görevlendirildiği, gayr-i metluv vahiy getirdiği ve söz konusu vahyin el-kelimete ve’ş-şey’ şeklinde tanımlandığı bilgisine ulaşılmıştır. Bu vahiyle Resulullah’a ya “Allah sana Kitab’ı (Kur’ân’ı) ve hikmeti indirmiş…” (Nisâ, 4/113) âyetinde buyrulan “hikmet”in indirildiği ya da onun (s.a.v.) bilgi, amel ve âdâb yönünden tekâmülüne yönelik eğitimin/öğretimin verilmiş olabileceği açıklanmış; bu tespitler rivayetlerle, şerhlerle ve lügavî analizlerle temellendirilmiştir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Hadis, Tefsir |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 29 Haziran 2024 |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2024 |
Gönderilme Tarihi | 29 Şubat 2024 |
Kabul Tarihi | 7 Nisan 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Sayı: 22 |
Amasya İlahiyat Dergisi-Amasya Theology Journal Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.